Yahudilerin yeni son planı; “Wikileaks" internet sitesinde ABD’nin gizli belgelerini yayınlıyoruz diyerek, Türkiye ve İslam Alemi ile, Amerika ve Avrupa’nın arasını açmak ve insanlık dünyasını karıştırmaktır..
YAHUDİLERİN YERYÜZÜNDE YENİ FESADLARI
Eski İsrailoğullarının Yahudilik olarak ortaya çıkmasından itibaren, içinde yaşadıkları milletlerlerde devamlı fitne ve fesad çıkarmışlardır. Tarih boyunca bu fitnelerinden dolayı çeşitli milletlerden dehşetli tokatlar yemişler ve çok defa da katliamlara maruz kalmışlardır.
Fakat Yahudiler bu musibetlerden ders almak yerine, darbelerine maruz kaldıkları milletlerden intikam almaya emelinde bulunmuştur. Bu hadiseler milattan çok önceleri başlamış, günümüze kadar da devam etmiştir.
Kur’an, insanları hususan Müslümanları, Yahudilerden muhafaza etmek için ikaz ve tavsiyelerde bulunmuştur. Kur’anda Yahudilerin çok vasıfları belirtilmektedir.
YAHUDİLERİN DEĞİŞMEYEN İKİ ÖZELLİĞİ
وَلَتَجِدَنَّهُمْ اَحْرَصَ النَّاسِ عَلٰى حَيٰوةٍ وَمِنَ الَّذٖينَ اَشْرَكُوا يَوَدُّ اَحَدُهُمْ لَوْ يُعَمَّرُ اَلْفَ سَنَةٍ وَمَا هُوَ بِمُزَحْزِحِهٖ مِنَ الْعَذَابِ اَنْ يُعَمَّرَ وَاللّٰهُ بَصٖيرٌ بِمَا يَعْمَلُونَ (2:96)
وَتَرٰى كَثٖيرًا مِنْهُمْ يُسَارِعُو (5:62)
وَيَسْعَوْنَ فِى الْاَرْضِ فَسَادًا وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِدٖينَ (5:64)
وَقَضَيْنَا اِلٰى بَنٖى اِسْرَایٖٔلَ فِى الْكِتَابِ لَتُفْسِدُنَّ فِى الْاَرْضِ مَرَّتَيْنِ (17:4)
وَلَا تَعْثَوْا فِى الْاَرْضِ مُفْسِدٖينَ (2:60)
Yahudilere müteveccih şu iki hükm-ü Kur’anî, o milletin hayat-ı içtimaiye-i insaniyede dolap hilesiyle çevirdikleri şu iki müdhiş düstur-u umumîyi tazammun eder ki,
hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeyi sarsan ve sa’y ü ameli, sermaye ile mübareze ettirip fukarayı zenginlerle çarpıştıran, muzaaf riba yapıp bankaları tesise sebebiyet veren ve hile ve hud’a ile cem’-i mal eden o millet olduğu gibi,
mahrum kaldıkları ve daima zulmünü gördükleri hükûmetlerden ve galiblerden intikamlarını almak için her çeşit fesad komitelerine karışan ve her nevi ihtilale parmak karıştıran yine o millet olduğunu ifade ediyor.
Meselâ: فَتَمَنَّوُا الْمَوْتَ (2:94) “Eğer doğru iseniz, mevti isteyiniz. Hiç istemeyeceksiniz.” İşte meclis-i Nebevîde küçük bir cemaatin cüz’î bir hâdise ünvanıyla, milel-i insaniye içinde hırs-ı hayat ve havf-ı mematla en meşhur olan millet-i Yehud’un tâ kıyamete kadar lisan-ı halleri, mevti istemeyeceğini ve hayat hırsını bırakmayacağını ifade eder. Meselâ: ضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ وَالْمَسْكَنَةُ (2:61) Şu ünvanla o milletin mukadderat-ı istikbaliyesini umumî bir surette ifade eder. İşte şu milletin seciyelerinde ve mukadderatında münderic olan şöyle müdhiş desatir içindir ki, Kur’an onlara karşı pek şiddetli davranıyor. Dehşetli sille-i te’dib vuruyor.” S:402
Bu kısımda Yahudilerin en dehşetli hususiyetlerine dikkat çekiliyor. İbret alınmalıdır. Bunlardan birisi kadınlar dünyasındaki tesirleridir ki, moda namı altında bunlar tarafından dünya çapında bu fitne organize edilmektedir. Sonra yine dünya çapında ekonomiyi ellerinde tutmaya çalışarak faizcilik ve tefecilikle paraya hükmetmeye çalışmaktadırlar. Sonra da dehşetli ihtilal komiteleri ile iç ve dış karışıklık çıkarmak geliyor ki, bunların hususiyetlerini Kur’an bize ders vermektedir.
ORTADOĞUDA İSRAİL DEVLETİ
“Yahudi milleti hubb-u hayat ve dünyaperestlikte ifrat ettikleri için her asırda zillet ve meskenet tokadını yemeğe müstehak olmuşlar.
Fakat bu Filistin mes’elesinde, hubb-u hayat ve dünyaperestlik hissi değil, belki Enbiya-i Benî İsrailiyenin mezaristanı olan Filistin o eski peygamberlerin kendi milliyetlerinden bulunması cihetiyle bir cihette bir ehemmiyetli hiss-i millî ve dinî olmasından çabuk tokat yemiyorlar. Yoksa koca Arabistan’da az bir zümre hiç dayanamayacaktı, çabuk meskenete girecekti. ” Ş:507
Demek Filistinde 50-60 yıllık Yahudi devleti din ve milliyet duygusuna bağlılıktan muvakkaten ayakta kalabildi. Etraflarındaki devlet ve milletler onlar kadar dinlerine bağlanamdıkları için şimdilik Yahudiler galebe ediyorlar.
DECCAL VE KOMİTESİNE YAHUDİ YARDIMI
Ahirzaman olan zamanımızda ortaya çıkan ve icraatlarının büyük kısmın yapan hem Büyük Deccal yani bütün insanlık alemine yayılan dinsizlik cereyanı ve hem Küçük Deccal yani İslamlar içinde çıkan ve aldatmakla iş gören İslam Deccalı yahudidir ve beynelmilel yahudi cereyanının desteğini de almıştır. Bu hususta Risale-i Nurda şöyle denmektedir:
“Rivayette var ki: “Deccal’ın mühim kuvveti yahudidir. Yahudiler severek tâbi’ olurlar.”
Allahu a’lem, diyebiliriz ki, bu rivayetin bir parça tevili Rusya’da çıkmış. Çünki her hükûmetin zulmünü gören Yahudiler, Almanya memleketinde kesretle toplanıp intikamlarını almak için, Komünist Komitesi’nin tesisinde mühim bir rol ile yahudi milletinden olan “Troçki” namında dehşetli bir adamı, Rusya’nın başkumandanlığına ve terbiyegerdeleri olan meşhur Lenin’den sonra Rus hükûmetinin başına geçirerek Rusya’nın başını patlatıp bin senelik mahsulâtını yaktırdılar. Büyük Deccal’ın komitesini ve bir kısım icraatını gösterdiler. Ve sair hükûmetlerde dahi ehemmiyetli sarsıntılar verip karıştırdılar.” Ş:588
Yahudilik, hem insanlık dünyasında tesirli olan dinsiz akımları ve hem İslâm dünyasındaki dinsizlik cereyanı olan ideolejileri destekler. Şu an bütün dünyada huzursuzluğa sebeb olan hal ve hareketler temelde Yahudilerin parmaklarıyla kurulmuş ve gelişmiştir. Dolayısiyle yahudilik hem Hristiyanlığa hem de Müslümanlığa düşmandır. Risale-i Nurlarda bu meselelerden birisi de budur:
“Her iki Deccal, Yahudinin İslâm ve Hristiyan aleyhinde şiddetli bir intikam besleyen gizli komitesinin muavenetini ve kadın hürriyetlerinin perdesi altındaki dehşetli bir diğer komitenin yardımını, hattâ İslâm Deccalı masonların komitelerini aldatıp müzaheretlerini kazandıklarından dehşetli bir iktidar zannedilir. Hem bazı ehl-i velayetin istihracatıyla anlaşılıyor ki, İslâm Devletinin başına geçecek olan Süfyanî Deccal ise; gayet muktedir ve dâhî ve faal ve gösterişi istemeyen ve şahsî olan şan ü şerefe ehemmiyet vermeyen bir sadrazam ve gayet cesur ve iktidarlı ve metin ve cevval ve şöhretperestliğe tenezzül etmeyen bir serasker bulur, onları teshir eder. Onların fevkalâde ve dâhiyane icraatlarını, riyasızlıklarından istifade ile kendi şahsına isnad ve o vasıta ile koca ordunun ve hükûmetin teceddüd ve inkılab ve harb-i umumî inkılabından gelen şiddet-i ihtiyacın sevkiyle işledikleri terakkiyatı şahsına isnad ettirerek şahsında pek acib ve hârika bir iktidar bulunduğunu meddahlar tarafından işaa ettirir.” Ş:595
TARİHÎ HADİSE VE VESİKASI
Lozan anlaşmasında cereyan eden ve Türkiyeyi din aleyhinde çalıştırmayı hedefleyen anlaşmanı gizli bölümlerinde Türkiye aleyhine çok ağır şartlar vardır.
6 Ekim 1950, Sayı:29’da merhum Necip Fazıl Kısakürek’in, Büyük Doğu mecmuasında bunlar yayınlanmıştır. Önemli bazı kısımları Risale-i Nur Külliyatından Emirdağ Lahikası eserinde neşredilmiştir. Türkiyede çerçekleştirilen inkilapların arkasında kimler olduğu ortaya konmuştur. Bu belgelerin Risale-i Nur Külliyatına girmesiyle bu belgeler Risale-i Nurların ölümsüzlerine katılmıştır. İşte bir kısmı şöyledir:
“Türkler’e dinlerini ve din temsilciliğini feda ettirmek şartıyla, sun’î istiklal işinde gizli anlaşmanın müessiri, tek kelime ile Yahudiliktir. Buna memur-u müşahhas kimse de, şimdi Mısır Hahambaşısı bulunan Hayim Naum’dur. Bu Hayim Naum, bu korkunç teşebbüse evvelâ Amerika’da Türkler lehinde bir seri konferans vermek ve emperyalizma şeflerine, Türk’ün maddesini serbest bırakmaları, buna mukabil ruhunu, tâ içinden ve kendi öz adamlarına yıktırmaları fikrini telkin etmek suretiyle başlamıştır. Yani masonluk hasebiyle Kur’anın ahkâmını kaldırmak, milleti dinsiz yapmak. Hayim Naum müdhiş plânının zeminini Amerika’da hazırladıktan sonra İngiltere’ye geçmiş ve hâlis Yahudi olan Lord Gürzon ile temas ederek şu teklifte bulunmuştur:
“Siz Türkiye’nin mülkî tamamiyetini kabul ediniz. Onlara ben İslâmiyet’i ve İslâmî temsilciliklerini, ayaklar altında çiğnetmeyi taahhüd ediyorum.” Aynı Hayim Naum, Türk murahhaslar heyetine müşavir sıfatıyla sokulmanın da yolunu bulmuş, yani Mustafa Kemal ve İsmet’i kendine dost bulmuş. Onun için üçü birleşmiş ve artık arada santralın intizamla işlemesine hiçbir mani’ kalmamıştır.” Em:32
“DEHŞETLİ ŞAHSIN” ARKASINDA YAHUDİLİK VAR
“Hayim Naum o sırada Ankara’ya kadar da uzanarak plânın muvaffakıyeti için gereken en mühim ve merkezî şahıs nezdinde -yani Mustafa Kemal yanında- emin bulunduğu tesirinin derecesini ölçmek istemiştir. Öyle ki bu tesir, mahud mevzuda Hayim Naum’dan daha heveskâr ve gayretli bir İslâmiyet düşmanına tesadüf etmekle muradına ermiş ve artık Türk’ü içinden vurmanın plânını gerçekleştirmek için her unsur tamamlanmıştır.
İşte bu ehemmiyetli vesika, tam tamına Risale-i Nur tercümanının kırk küsur sene evvel hadîs-i şerifin ihbarına dair beyan ettiği hâdiseyi tasdik ettiği gibi; ve Şeriat-ı Ahmediye’ye ihanet eden o dehşetli şahsın mühim bir kuvveti Yahudi olduğu, Yahudi olan Lord Gürzon ile Hayim Naum o ihbarın hakikatını gösterdiklerini ve yirmibeş seneden beri Nurcuların imhasına keyfî kanunlarla dehşetli zulümlerin hikmetini tam gösteriyor.” Em:32
“Risale-i Nur’un bir mahrem parçası şimdiki zaman tamamıyla tayin ettiği bir hadîsin hakikatını tefsir bahsinde, şeflerin başı Lozan Muahedesinde hiçbir zaman hiçbir Müslüman hakikî Türk’ü, hiçbir Nasraniyete ve Yahudiliğe ve başka dine girmeyen ve İslâm kahramanları olan Türkler’i Protestan yapmağa malûm hahambaşı ile ittifak ederek re’y veren o adam, bütün ülema-yı İslâm’ın “Cevazı yok” diye ittifaken hükmettikleri halde, on cihetle kanunlarla onu bütün bu vatandaki masum Müslümanlara cebren giydirdiği ve tarih-i beşerde bu çeşit manasız acib bir cebr-i umumî yapmak ve hiçbir kanuna uymayan keyfî kanun namına kanun ile onu bu millet-i İslâmiyeye cebren giydirmek; elbette o adama, o Lozan Muahedesinde verdiği dehşetli fikrini isbat etmiş ki, Din-i İslâm’a gayet muzır olarak hadîsin haber verdiği adam bu zamanda o şeftir.” Em:42
İşte bu gibi müfsidlere karşı baş eğmeyip dik durmak, Risale-i Nurun ehemmiyetli bir düsturudur. Evet, Hz. Üstad şöyle der:
“Hariç âlem-i İslâm’da Nur’un ehemmiyetli tesire başlaması ve inkişaf ve intişarı ve buranın siyasîleri Avrupa’ya bir rüşvet olarak bir derece Avrupalaşmak meylini göstermesi, hariçte zannedilmekle mahkemelerce Nur’un serbestiyet-i tâmmesi için karar vermek, hariç âlem-i İslâm’da Nurların hakikî ihlasına böyle bir şübhe gelecekti ki; ya Nurcular riyakârlığa mecbur olmuşlar veyahut böyle medenîleşmek fikrinde olanlara ilişmiyorlar, za’f gösteriyorlar diye Nur’un kıymetine büyük zarar olduğu için bu te’hir o evhamları izale eder. Ve isbat ediyor ki:
Otuz seneden beri İslâmiyetin şiarına muhalif şeylere baş eğmiyorlar.”
Meâli: "Ümmetimin içinde, yahut ümmetim iki fırka olacak, insanlar iki gruba ayrılacaklar. Birinci grup; nifaksız hakiki ehl-i iman grubu.. ikincisi de; imansız nifak ehli grubu…" (Risale-i Nurun kudsi kaynakları, hadis sıra no:704)
Evet, bugün dünya milletlerinin çoğu, farklı düşünce ve gayeler itibariyle karmadır. Diğer bir ifade ile, hem ümmet-i İslâm, hem beşer âlemi müsbet ve menfi olarak ikiye ayrılır ve ayrılıyor. Bu ayrılmanın giderek daha ciddiyet kazanacağını hadis işareten haber veriyor:
Ümmet-i İslamın ikiye ayrılması rivayeti:
يَكُونُ فِى اُمَّتِى فِرْقَتَيْنِ سَيَصِر النَّاس قِسْطَاتَيْنِ قِسْطَاط اِيمانٍ لاَنِفَاقٍ فِهِ وَقِسْطَاط نِفَاقٍ لاَاِيمَانِ فِيهِ
Mealen diyor ki: "Ümmetimin içinde, yahut ümmetim iki fırka olacak, insanlar (beşer âlemi dahi) iki gruba ayrılacaklar. Birinci grup nifaksız hakiki ehl-i iman grubu.. ikincisi de, imansız nifak ehli grubu… (İslam Deccalı gurubu) " (Risale-i Nurun Kudsi Kaynakları Envar Neşriyat, hadis sıra no: 628)
Bütün bu açık beyanlar ölçüsünde açıkça anlaşılıyor ki Yahudi milletinin bütünü değilse de ekserisi, dünyevi ve menfi maksadları için asırlar boyunca nefreti umumiyeye layık olan fiil ve hareketler yapmışlar ve yapıyorlar. Şimdi de Amerika ve Avrupanın hürriyetçi kanadı ile Türkiyenin ve müslümanların arasını açmak yegane emelleridir. Dünya neşriyat organlarındaki güçlerine ve Amerika ve Avrupadaki, oranın vatandaşı olmuş ve mühim mevkiler gelmiş yahudilerle yin dünyayı fesada vermeye çalışmaktadırlar. Nasılki geçmişte iki defa dünyayı ateşe vermişlerdi.
Bu hareketlerine rağmen onlara dostluk ve muavenet edenler onların suçlarına ortak olacakları Şeriatın bir hükmüdür. Bunlardan uzak duranları desteklemek ve sahip çıkmak da dini bir vecibedir.