"Ümitvar Olunuz"


Bediüzzaman Hazretleri haykırıyor

“EVET ÜMİTVAR OLUNUZ, ŞU İSTİKBAL İNKILABI İÇİNDE EN YÜKSEK GÜR SADÂ, İSLÂMIN SADÂSI OLACAKTIR!..”

Zamanımızda ortaya çıkan bazı mühim hadiseler, hususan İslâm düşmanı dehşetli bir çeteye vurulan darbe, Risalelerdeki şu beyanları hatırlatıyor:

“… Hâl-i hazır Hristiyanlık dini o hakikata karşı tasaffi edecek, hura­fattan ve tahri­fattan sıyrılacak, hakaik-ı İslâmiye ile birleşecek, mânen Hristiyanlık bir nevi İslâmiyete inkı­lâp ede­cektir. Ve Kur’ana iktida ede­rek, o İsevîlik şahs-ı mânevîsi tâbi ve İslâmiyet met­bu’ makamında kala­cak. Din-i Hak bu iltihak neticesinde azîm bir kuvvet bulacaktır. Dinsizlik cereyanına karşı ayrı ayrı iken mağlub olan İsevîlik ve İslâmiyet; ittihad neti­cesinde, dinsizlik cereyanına galebe edip dağı­tacak istidadında iken, âlem-i semâvatta cism-i beşerîsiyle bulunan şahs-ı İsa Aleyhisselâm, o din-i hak ce­reyanının başına geçeceğin,,,” M:56

İstikbalde meydana gelecek hadisatın hepsi bir anda zuhura gelmezler. İmtihan sırrınca tedrici ve zaman zaman vukuu bulurlar. İsa Aleyhisselamın zuhuru, yani Hristiyan canibinden gelen kuvvetli desteklerde bu manalar görülmektedir. Şöyleki:

“… Şahs-ı İsa Aleyhisse-lâm’ın kılıncı ile maktul olan şahs-ı Deccal’ın, teşkil et­tiği dehşetli maddiyyunluk ve dinsizli­ğin azametli heykeli ve şahs-ı mânevîsini öl­dürecek ve inkâr-ı ulûhiyet olan fikr-i küfrîsini mahvedecek ancak İsevî ruhanîleridir ki; o ruhanîler din-i İsevî’nin haki­katını hakikat-ı İslâmiye ile mezcederek o kuvvetle onu dağı­tacak, mânen öldürecek. Hattâ, “Hazret-i İsa Aleyhisselâm gelir, Hazret-i Mehdi’ye na­mazda iktida eder, tâbi olur”[1](Şualar sh: 587) diye rivayeti, bu itti­faka ve hakikat-ı Kur’aniyenin metbu­iyetine ve hâkimiyetine işaret eder.»

Hem âlem-i insaniyette inkâr-ı ulûhiyet ni­yetiyle medeniyet ve mukad­desat-ı beşeriyeyi zîr ü zeber eden Deccal komitesini, Hazret-i İsa Aleyhisselâm’ın din-i hakikîsini İslâmiyetin hakikatıyla birleş­tirmeye ça­lışan hamiyetkâr ve fedakâr bir İsevî cemaati namı al­tında ve “Müslüman İsevîleri” ünva­nına lâyık bir cemiyet, o Deccal komitesini, Hazret-i İsâ Aleyhisselâm’ın riyaseti altında öldürecek ve dağıtacak; beşeri, inkâr-ı ulûhiyetten kurtara­cak.» (Mektubat sh: 441)

Mütecaviz dinsizliğe karşı İslâm-Hristiyan ittifakı, asrımızın ehemmiyetli mes’e­lelerinden biri olmuştur. Bununla alâkadar ola­rak mâ­nidar bir hadiste şöyle buyuruluyor:

İstikbalde Rum ile emniyeti te’min eden bir sulh akdedeceksiniz ve birlikte ikinize de mu­halif olan bir düşmana karşı savaşacaksı­nız.»[2]

Bu hadis-i Şerif, beynelmilel dinsizlik ve anarşiliğe karşı, İslâm-Hristiyan ittifakını ha­ber verirken, metindeki “Sulhen âminen” ifa­desi, umumi huzur ve asayişi ciddi ihlâl eden anarşizmden zımnen ha­ber verir. Çünki mâna-yı muhalifi ile anlaşılıyor ki; anarşizmin şidde­tinden umumi emniyetin iadesine şiddetli ihti­yaç doğacak.. yani, “emniyet sulhu”, emni­yeti temin edebilmek için gereken kuvvete sahib ol­mak, ancak İslâm-Hristiyan ittifakıyla müm­kün olacak, diye işaret eder.

«Hattâ, hadis-i sahihle: Âhirzamanda İsevîlerin hakikî dindarları, ehl-i Kur’anla it­tifak edip, müşte­rek düşmanları olan zende­kaya karşı dayana­cakları gibi; şu zamanda dahi ehl-i diyanet ve ehl-i haki­kat, değil yalnız dindaşı, meslektaşı, kardeşi olanlarla samimî ittifak etmek, belki Hristiyanların hakikî din­dar ruhanîleriyle dahi, medar-ı ihtilâf nokta­ları, muvakkaten medar-ı münakaşa ve niza etmeyerek, müşterek düşmanları olan müte­caviz dinsizlere karşı ittifaka muhtaçtırlar. (Lem’alar sh: 151)

Bu beyanlar bir temenni ve arzu değildir. Kur’anın feyzinden mülhem hakikatlardır. Bugün artık filan.. filan.. “ortak düşmanımızdır” ifadesi hem hristiyanlar hem müslümanlar tarafından söylenmektedir. Bediüzzaman Hazretleri bu beyanları 1930 lu yılların başlarında söylemiştir.

Yine 1946 da söylenmiş, ta zamanlarımıza bakan bir ifadesi de şöyledir:

«Ehemmiyetli bir endişe ve bir tesellî kalbime geliyor ki:Bu geniş boğuşmaların ne­ticesinde, eski harb-i umumîden çıkan zarar­dan daha bü­yük bir zarar, medeniyetin isti­nadı, menbaı olan Avrupa’da, Deccalâne bir vahşet doğurmasıdır. Bu endişeyi tesellîye medar, Âlem-i İslâmın tam in­ti­bahiyle ve Yeni Dünyanın, Hristiyanın hakikî dinini düstur-u hareket it­tihaz etmesiyle ve Âlem-i İslâmla ittifak etmesi ve İncil, Kur’ana ittihad edip tâbi olması, o dehşetli gelecek iki cere­yana karşı semavî bir muave­netle dayanıp, in­şaallah galebe eder.» (Emirdağ Lâhikası-I sh: 58)

Bütün bu ve benzer beyanların neticesi olarak Hz. İsa’nın (a.s.) nüzül ettiği ve risalede Müslüman İsevileri şeklinde tavsif edilen mücahid cemaatın vazife sahasında oldukları ihtimalı kuvvet kazanıyor.

Bediüzzaman Hazretlerinin, Kur’anın işarat ve feyzine istinaden verdiği haberlerin doğruluğu, müdakkiklerin nazarlarında tahakkuk etti ve ediyor. Mesela bazı cüz’î nümüneleri gösterelim. 1960 ihtilaline işaret eden şu ifade:

EDDAÎ

(*) Yıkılmış bir mezarım ki, yığılmıştır içinde

Said’den yetmiş dokuz emvat (**) bâ-âsam âlâma.

Sekseninci olmuştur, mezara bir mezar taş.

Beraber ağlıyor (***) hüsran-ı İslâm’a.

Mezar taşımla pür-emvat enindar o mezarımla

Revanım saha-i ukba-yı ferdâma.

Yakînim var ki: İstikbal semavatı, zemin-i Asya

Bâhem olur teslim, yed-i beyza-yı İslâm’a.

Zira yemin-i yümn-i imandır

Verir emn-ü eman ile enama…

(*): Bu kıt’a, onun imzasıdır.

(**): Her senede iki defa cisim tazelendiği için iki Said ölmüş demektir. Hem bu sene Said yetmişdokuz senesindedir. ( yani 1379 hicrî, 1960 miladî oluyor. Hazırlayan) Herbir senede bir Said ölmüş demektir ki, bu tarihe kadar Said yaşayacak. (aynen doğru çıkmış hazırlayan )

(***): Yirmi sene sonraki bu şimdiki hali, hiss-i kabl-el vuku’ ile hissetmiş.

“Eğer beraber olsa, Miladi bin dokuzyüz yetmişbir (1971) olur. O tarihte dehşetli bir şerden haber verir. Yirmi sene sonra, şimdiki tohumların mahsulü ıslah olmazsa, elbette tokatları dehşetli olacak.” Ş:269 verilen bu haber aynen çıkmıştır.

“Risale-i Nur ve hakikî şakirdleri, elli sene sonra gelen nesl-i âtîye gayet büyük bir hizmet ve onları büyük bir vartadan ve millet ve vatanı büyük bir tehlikeden kurtarmağa çalışıyorlar.” Ş:21 Bu haber dahi 1946 larda verildiğinden, 50 sene sonra, 1997 ve sonrası nifak cereyanının yaptığı ve yaptırdığı sinsi bir taarruzdur. Fakat sinsi cereyan hıfz-ı İlahî neticesinde maksadına varamamıştır.

Meseleyi uzatmamak için bu misallerle iktifa edildi.




[1] İbn-i Mace hadis: 4077

[2] Tac Tercemesi cilt: 4 hadis: 960; İbn-i mace 4089; Ebu Davud cihad: 156 ve melahim: 2; İbn-i Hanbel 4/91, 5/372, 9/40,65

Kontrol et

Siyasetten Uzak Durmak Düsturu

HAKİKİ NUR TALEBESİ HAKLI TARAFA DOST OLUR Üstad Bediüzzaman Hazretleri Demokrat Partiye destek vermiştir. Fakat …