Üç-Dört Adamı Devletten Reddedin..


Bediüzzaman Hazretlerinin siyasetçilere ve hususan CHP’ye tarihi ikazı

ÜÇ-DÖRT ADAMIN İLKE VE İNKILAB HATALARINI REDDEDİN..

Bediüzzaman Hazretleri eserleriyle manevi dertlerin dermanı olmakla beraber dünyevi hayatın irşadlarını da Kur’anın gösterdiği tarzda yapmıştır. İstibdad-ı mutlak devri olan tek parti devrinde kabil-i hitap görmediği reislere ve idarecilere bir defa dahi müracaat etmeyen Üstad’ın. bir derece insaflı gördüğü CHP başkanvekili Hilmi Uran’a 1947 de bazı ikaz ve tavsiyeleri olmuştur ki, bunların başında “üç-dört adam” dediği şahısların ve o şahısların teşkil ettikleri sistemin devlet bünyesinden çıkartılmasıdır.

1950 den sonra başlayan Demokratlar devrinde de aynı mealde tavsiye ve ikazlarını zamanın Başbakanına, Cumhurbaşkanına defaatle yapmıştır.

Bu Kur’anî irşadlar, daha sonraki dindar ve dine hürmetkar Başbakanlara ve Cumhurreislerine de şamildir. 1947 yılında yapılan bu tavsiyelere kulak vermeyen CHP’nin akibeti malumdur. O gün bugündür milletin tercihiyle iktidar olamamıştır. Bu gün dahi CHP aynı ikaza muhtaçtır.

Üstadın tavsiye ve ikazlarını bir derece nazara alan Demokratlar iktidar olmuşlar; fakat tamam tavsiyelerini nazara almadıklarından bugüne kadar inişli çıkışlı hükümetler olmuşlardır. Bazen muhalifleri tarafından, bazen de kendi içlerindeki anlaşmazlıklarından iktidardan düşmüşlerdir. Mesela: Demokrat Parti 1960 ihtilaline maruz kalmıştır. Halbuki Üstadın tavsiyelerini tam tutsalar, merdane vaziyetlerini tam muhafaza etselerdi, düşmanları onlara dokunamıyacaktı.

Daha sonraları müslüman milletin reyleriyle iktidara gelen hükümetler de, Üstadın bu ikaz ve tavsiyelerine gereken ehemmiyeti vermediklerinden, 12 Mart darbesi, 12 Eylül darbesi, son olarak da 28 Şubat darbesiyle iktidardan uzaklaştırıldılar. Bütün bunlar gösteriyor ki, asrın müceddidi ve manevi vazifedarı Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin ikaz ve tavsiyelerine riayet edilmelidir. Çünkü hiç kimse O’nun yüzünden zarar görmemiştir.

Şimdi de CHP başkanı bazı sözler söylemektedir. Dileriz devam eder ve esas mesele olan o devrin reisleri ve ilkeleri reddedilir.

İşte Bediüzzaman Hazretlerinin ikaz ve tavsiye mektubu şöyledir:


BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİNDEN CHP’YE TARİHİ İKAZ

“Eski Dâhiliye Vekili, şimdi Parti Kâtib-i Umumîsi Hilmi Bey!

Evvelâ: Yirmi sene zarfında bir tek istida dâhiliye vekili iken sana yazdım. Fakat yirmi senelik kaidemi bozmadım, vermedim. İstersen sana okuyacağım. Hem eski dâhiliye vekili, hem şimdi kâtib-i umumî sıfatlarıyla seninle konuşacağım. Yirmi sene hükûmetle konuşmayan, tek bir defa yine hükûmet hesabına hükûmetin büyük bir rüknü ile konuşan adam, on saat kadar söylese azdır. Onun için siz benimle konuşmayı bir-iki saat müsaade ediniz.

Sâniyen: Şimdi partinin kâtib-i umumîsi itibariyle size bir hakikatı beyan etmeğe kendimi mecbur biliyorum. Hakikat da şudur:

Sen kâtib-i umumî olduğun Halk Fırkası’nın, millet karşısında gayet ehemmiyetli bir vazifesi var. O da şudur:

Bin seneden beri âlem-i İslâmiyeti kahramanlığı ile memnun eden ve vahdet-i İslâmiyeyi muhafaza eden ve âlem-i beşeriyeti, küfr-ü mutlaktan ve dalaletten şanlı bir surette kurtulmasına büyük bir vesile olan Türk milleti ve Türkleşmiş olanların din kardeşleri;

eğer şimdi, eski zaman gibi kahramancasına Kur’an’a ve hakaik-i imana sahib çıkmazsanız ve sizler gibi ehl-i hamiyet, eskide yanlış bir surette ve din zararına medeniyetin propagandası yerinde doğrudan doğruya hakaik-i Kur’aniye ve imaniyeyi tervice çalışmazsanız, size kat’iyyen haber veriyorum ve kat’î hüccetlerle isbat ederim ki;

âlem-i İslâmın muhabbet ve uhuvveti yerine, dehşetli bir nefret ve kahraman kardeşi ve kumandanı olan Türk milletine bir adavet ve şimdi âlem-i İslâmı mahva çalışan küfr-ü mutlak altındaki anarşiliğe mağlub olup, âlem-i İslâmın kal’ası ve şanlı ordusu olan bu Türk milletinin parça parça olmasına ve şark-ı şimalîden çıkan dehşetli ejderhanın istila etmesine sebebiyet verecek.

Evet hariçte iki dehşetli cereyana karşı bu kahraman millet, Kur’an kuvvetiyle dayanabilir. Yoksa küfr-ü mutlakı, istibdad-ı mutlakı, sefahet-i mutlakı ve ehl-i namusun servetini serserilere ibahe etmesini âlet ederek dehşetli bir kuvvetle gelen bir cereyanı durduracak; ancak İslâmiyet hakikatıyla mezcolmuş, ittihad etmiş ve bütün mazideki şerefini İslâmiyette bulmuş bu millet dayanabilir.hakaik-i Kur’aniyeyi terbiye-i medeniye yerine esas tutmak ve düstur-u hareket yapmakla o cereyanı durdurur inşâallah.

İkinci cereyan: Âlem-i İslâm’daki müstemlekâtlarını kendilerine ısındırmak ve tam bağlamak için bu vatandaki kuvvetli merkeziyet-i İslâmiyeyi dinsizlikle ittiham etmekle bozmak ve âlem-i İslâm’ın irtibatını manen kesmek ve uhuvvetlerini bu millete adavete çevirmek gibi bir plânla şimdiye kadar bir derece muvaffak da olmuş. Eğer bu cereyanın aklı başında olsa, bu dehşetli plânı değiştirip hariçteki âlem-i İslâm’ı okşadığı gibi; bu merkezdeki İslâmiyet dinini okşasa, hem o da çok istifade eder, hem azîm fütuhatını bir derece muhafaza eder, hem bu vatan ve millet dehşetli beladan kurtulur.

Eğer şimdi siz kâtib-i umumî olduğunuz hamiyetperver, milliyetperver adamlar, şimdiye kadar cereyan eden ve medeniyet hesabına mukaddesatı çiğneyen usûlleri muhafazaya çalışıp, üç-dört şahsın inkılab namında yaptıkları icraatı esas tutarak mevcud haseneleri ve inkılab iyiliklerini onlara verip ve mevcud dehşetli kusurları millete verilse, o vakit üç-dört adamın seyyiesi üç-dört milyon seyyie olup bu kahraman ve dindar milleti ve İslâm ordusu olan Türk milletinin geçmiş asırlardaki milyarlar şerefli merhum ordularına ve milyonlarla şehidlerine ve milletine büyük bir muhalefet ve ervahına bir manevî azab ve şerefsizlik olmakla beraber; o üç-dört inkılabçı adamın pek az hisseleri bulunan ve millet ve ordunun kuvvet ve himmetiyle vücud bulan haseneleri o üç-dört adama verilse, o üç-dört milyon iyilikler, üç-dört haseneye inhisar edip küçülür, hiçe iner; daha dehşetli kusurlara keffaret olamaz.

Sâlisen: Size karşı elbette çok cihetlerde dâhilî ve haricî muarızlar var. Ben dünya ve siyasetin haline bakmadığım için bilemiyorum. Fakat beni bu senede çok sıkıştırdıkları için mecburiyetle sebebine baktım ki, size karşı bir muarız çıkmış.

Eğer o muarız mükemmel bir reis bulup hakaik-i imaniye namına çıksa idi, birden sizi mağlub ederdi. Çünki bu milletin yüzde doksanı, bin seneden beri an’ane-i İslâmiye ile, ruh ve kalb ile bağlanmış. Zahiren muhalif-i fıtratındaki emre, itaat cihetiyle serfüru’ etse de kalben bağlanmaz.

Hem bir müslüman, başka milletler gibi değil. Eğer dinini bıraksa anarşist olur, hiçbir kayıd altında kalamaz; istibdad-ı mutlaktan, rüşvet-i mutlakadan başka hiçbir terbiye ve tedbirle idare edilmez. Bu hakikatın çok hüccetleri, çok misalleri var. Kısa kesip sizin zekâvetinize havale ediyorum.

Bu asrın Kur’ana şiddet-i ihtiyacını hissetmekte İsveç, Norveç, Finlandiya’dan geri kalmamak size elzemdir. Belki onlara ve onlar gibilere rehber olmak vazifenizdir.

Siz, şimdiye kadar gelen inkılab kusurlarını üç-dört adamlara verip şimdiye kadar umumî harb ve sair inkılabların icbarıyla yapılan tahribatları -hususan an’ane-i diniye hakkında- tamire çalışsanız, hem size istikbalde çok büyük bir şeref ve âhirette büyük kusuratlarınıza keffaret olup, hem vatan ve millet hakkında menfaatli hizmet ederek milliyetperver, hamiyetperver namına müstehak olursunuz.” (E:217)

Bu mektupta Üstad Hazretleri net olarak ikaz ediyor ki; İkinci Dünya Harbinin getirdiği şartlar ve verdiği derslerden sonra yeniden şekillenen Dünya siyaseti ve hürriyetlerin teminat alınmaya başlaması devrelerinde bizdeki yirmibeş sene devam eden istibdad-ı mutlak devrinin sona ermeye başladığını gören Üstad Hazretleri irşad ve ikazını birkaç maddede toplar. Şöyleki:

Yapılması istenenler:

1- Mükemmel bir reis bulmak..

2- Kur’an’a ve hakaik-i imana sahib çıkmak..

3- Doğrudan doğruya hakaik-i Kur’aniye ve imaniyeyi tervice çalışmak..

4- İnkılabların icbarıyla yapılan tahribatları -hususan an’ane-i diniye hakkında- tamire çalışmak..

Yapılması istenmeyenler:

1- Mukaddesatı çiğneyen usûlleri muhafazaya çalışıp, üç-dört şahsın inkılab namında yaptıkları icraatı esas tutarak mevcud haseneleri ve inkılab iyiliklerini onlara verip ve mevcud dehşetli kusurlar millete verilmeyecektir…

2- Şimdiye kadar gelen inkılab kusurları üç-dört adamlara verilecek..

Burada geçen “üç-dört adam” hakkında Sekizinci Şua’da şöyle bir haşiye var:

(Haşiye): Hem de "İnna A’tayna"nın sırrı kısmen tahakkuk etmiş. Çünki Süfyaniyetin dört rüknünden en kuvvetlisi ve dehşetlisi bütün bütün çekildi. Kabir altında azab çekiyor. Ve en büyüğü dahi alâkası bilfiil çekilmiş. Mason komitesinin mahkûmu ve âleti olup azabıyla meşguldür. Yalnız onun gölgesi hükmediyor. İleri tecavüz etmemekle beraber kısmen geriliyor. Bâki kalan iki şahıs ise, ellerinden gelse tamire çalışacaklar.” (Şualar sh: 735)

Buna göre dört rükün; birinci, ikinci ve üçüncü reisler ve fevzi paşa olmaktadır.

Kontrol et

Siyasetten Uzak Durmak Düsturu

HAKİKİ NUR TALEBESİ HAKLI TARAFA DOST OLUR Üstad Bediüzzaman Hazretleri Demokrat Partiye destek vermiştir. Fakat …