Teali-i İslam Cemiyeti ve Bediüzzaman Said Nursi

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin kuva-yı milliyeye karşı çıktığını ve aleyhinde beyanname neşrettiğini yazanlara ilmi cevaplar…

TEALİ-İ İSLAM CEMİYETİ

VE

BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ

İttihad İlmi Araştırma Heyeti

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin kuva-yı milliyeye karşı çıktığını ve aleyhinde beyanname neşrettiğini söyleyen yazılar yazılmıştır.

Bu yazılar, yazanları ebediyyen mahcup etmiş ve müfteri durumuna düşürmüştür. İftira atıp da ispat edemeyenlere verilen en büyük ceza, toplum içinde hiçbir konuda bunların sözüne itibar edilmeyeceğidir.

Hazret-i Üstadın kuva-yı milliye hakkındaki müsbet görüşleri ve desteklerini yeniden yazmaya gerek bile yoktur.

Ancak 16 Eylül 1919 da İKDAM Gazetesinde yayınlanan bir bildiriden bahsedilmektedir. (28.04.2005 Yeni Mesaj Gazetesi)

Evvela araştırmalarımız neticesinde yanda ilk sayfasını gördüğünüz Beyazıd Devlet Kütüphanesinden aldığımız Osmanlıca İkdam Gazetesinin 8116 sayılı, 16 Eylül 1919 (Rumi 1335) tarihli nüshasında incelemelerimiz neticesinde iddia edildiği gibi böyle bir bildirinin yayınlanmadığını gördük.

Bir gazetede “Bir başka açıdan Said-i Nursi” başlıklı yazıyla, menhus, düzmece ve hiçbir ilmi gerçeğe dayanmayan iddialar ve hezeyanlar savrulmuş ve kaynak olarak da 16 Eylül 1919 tarihli İKDAM Gazetesinin adı verilmiştir. Daha sonra 06.05.2005 tarihli aynı gazetedeki yazıda hezeyanlara devam edilerek delil olarak İKDAM gazetesini göstermek yerine bu sefer kaynak olarak aşağıdaki nakilleri yapmıştır.

“Yücel Özkaya ‘Ulusal Bağımsızlık Savaşı Boyunca Yararlı ve Zararlı Dernekler’, Atatürk Araştırma Merkezi, Cilt IV, Sayı 10, (Kasım 1987); Genelkurmay Başkanlığı Askeri Tarih ve Stratejik Etüd (ATESE) Arşivi, Klasör 86, Dosya 144 (318), Fihrist 240.”

Milli şeflik devirlerinde ve daha sonraları 1960 ihtilali sonrasında Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri hakkında birçok asılsız iddialar ortaya atılmıştır. Fakat bu müfteriler hep mahcup olmuşlar; Bediüzzaman Hazretlerini sevenler ve takdir edenler yanılmamışlar ve haklı çıkmışlardır.

Bu mesele ile ilgili olarak daha geniş bir yazı, Köprü Mecmuasının Güz – 2000 sayısında “İslâm’ın Siyasallaşma Sürecinde Cemiyet-i Müderrisin’den Teâli-i İslâm’a” isimli çok değerli bir bilgi ve belge yayınlanmıştır. Tarihi seyir içinde 1918 den 1926 ya kadarki cemiyetler ve bildirileri incelenmiştir.

Bizi ilgilendiren “Teal-i İslam Cemiyeti” ise:


1- 16 Eylül 1919 da 26 Eylül 1919 da da daha kurulmamış ki Kuva-yı Milliye aleyhine bildiri neşretsin. Teali-i İslam Cemiyeti Kasım 1919 da kurulmuştur.

2- 16 Eylül 1919, 26 Eylül 1919 tarihli İkdam Gazetesinin orjinalleri elimizdedir. İftiracıların iddia ettiği beyannameye rastlayamadık. Bu kişiler Atatürkçü Düşünce mensuplarına değil de zahmet edip Beyazıt Devlet Kütüphanesine kadar gidebilseydiler hem 16 Eylül 1919, hem 26 Eylül 1919, hem Said Nursi Hazretlerini üye yaptığı (!) Teali-i İslamın ne zaman kurulduğunu öğrenir ve diğer tarihi vesikalara da rahatlıkla ulaşırdı.

3- Said Nursi Hazretleri 15 Şubat 1919 da kurulan ve siyasi faaliyet yapmayan Cemiyet-i Müderrisin azasıdır.

4- Cemiyet-i Müderrisin, 26 Eylül 1919 da Sultan Vahdeddin Hanın İzmir’in işgali münasebetiyle halka yapmış olduğu 20 Eylül 1919 tarihli bir çağrıyı destekler mahiyetinde bir bildiri yayınlamıştır. Bu bildiri 26 Eylül 1919 tarihli İkdam Gazetesinde yayınlanmıştır. Fakat bilgisiz, tarih cahili yazarların iddia ettiği gibi, bu bildiride Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin imzası yoktur. Ayrıca Bu beyannamede bahsedildiği manada kuva-yı milliye aleyhinde değildir. Zahmet eder okurlar veya Osmanlıca bilene okuturlarsa ne olduğunu öğrenirler. Yok biz okumayız bize servis yapılanları yazarız derse yapılacak birşey yok! O zaman bunları Aziz-i Cebbar olan Allah’a (c.c.) havale ediyoruz.

Bu yazarların iddia ettiği kuva-yı milliye aleytarı beyanname herhalde başkaları tarafından ve ileriki tarihlerde bazı din adamlarının da içinde bulunduğu kimseler tarafından yayınlanmış olabilir. Fakat Üstad Bediüzzaman Hazretleri bu kuva-yı milliye aleyhtarı ne bildirilerde ve ne de hareketlerde hiç olmamıştır. Şimdiye kadar hiçbir tarihçi böyle bir olaydan bahsetmemiştir. Hatta 1925’te Şeyh Said olayında Van’dan İstanbul’a getirilmiş tahkikatlar neticesinde ne bu olayda ve ne de geçmiş hareketlerin hiçbirine katılmadığı resmen emniyet raporuyla tescillenmiştir.

Bu yazarlar oturup önüne servis yapılan belgeler yerine o bahsettiği beyannameyi gerçek tarihiyle bulursa Üstadın ismi olmadığını göreceklerdir. Hatta Bediüzzaman Hazretleri bilakis o tür fetvalara karşı çıkmış ve üyesi olduğu Dar-ül Himet-i İslamiyeyi menfi fetvalara alet ettirmemiştir.

5- Bediüzzaman Hazretleri ilmi kuruluş olan Müderrisin Cemiyetin idari kadrosunda yoktur ve sadece üye yapılmıştır. Buna rağmen yukarıda zikredilen bildiriden dolayı cemiyet, siyasete karışıyor düşüncesiyle ayrılmış ve başka istifalar da olunca, Kasım 1919 da genel kurula giden cemiyet, yeniden yapılanarak ismini değiştirmiş ve Teal-i İslam adıyla faaliyetine devam etmiştir. Yani Teali-i İslam Kasım 1919 da kurulmuştur. Ve kurucuları arasında Said Nursi Hazretleri yoktur.

6- Üstad Bediüzzaman Hazretleri ile birlikte Cemiyet-i Müderrisinin bir çok eski üyeleri yeni kurulan bu cemiyette yer almamışlardır. Hem o zaman hem de ileride yayınlanmış olan öyle bildirilerede Üstadın imzası yoktur.

İslamın mağlubiyetinden şiddetli ızdırap duyan Bediüzzaman Hazretlerinin aynı tarihlerde kaleme alıp bastırdığ Sünuhat kitabındaki uzun manevi muhaverenin bir kısmın ibret için buraya alıyoruz.

“RÜ’YADA BİR HİTABE

Meali ve hatırda kalan elfazı aynendir.

335 (1919) senesi Eylülünde, dehrin hâdisatı verdiği ye’s ile şiddetle muzdarib idim. Şu kesif zulmet içinde bir nur arıyordum. Manen rü’ya olan yakazada bulamadım. Hakikaten yakaza olan rü’ya-yı sadıkada bir ziya gördüm. Tafsilatı terk ile, yalnız bana söylettirilmiş noktaları kay­de­deceğim. Şöyle ki:

Bir cum’a gecesinde nevm ile âlem-i misale girdim. Biri geldi dedi:

–Mukadderat-ı İslâm için teşekkül eden bir meclis-i muhteşem, seni istiyor.

Gittim gördüm ki; münevver, emsalini dünyada görmediğim, selef-i sâlihînden ve a’sarın meb’uslarından her asrın meb’usları içinde bulunur bir meclis gördüm. Hicab ettim, kapıda durdum. Onlardan bir zât dedi ki:

–Ey felâket, helâket asrının adamı! Senin de re’yin var, fikrini beyan et!

Ayakta durup dedim:

– Sorun, cevap vereyim.

Biri dedi:

– Bu mağlûbiyetin neticesi ne olacak? Galibiyette ne olurdu?…

Dedim:

– Musibet, şerr-i mahz olmadığı için, bazan saadette felâket olduğu gibi, felâketten dahi saadet çıkar. Eskidenberi İ’lâ-yı Kelimetullah ve beka-yı istiklâliyet-i İslâm için farz-ı kifaye-i cihadı deruhte ile, kendini yekvücut olan Âlem-i İslâma fedaya vazifedar ve hilâfete bayraktar görmüş olan bu devlet-i İslâmiyenin felâketi, Âlem-i İslâmın saadet-i müstakbelesiyle telâfi edilecektir. Zira şu musibet, mâye-i hayatımız ve âb-ı hayatımız olan uhuvvet-i İslâmiyenin inkişaf ve ihtizazını harikulâde ta’cil etti. Biz incinir iken, Âlem-i İslâm ağlıyor. Avrupa ziyade incitse, bağıracaktır. Şayet ölsek, yirmi öleceğiz, üçyüz dirileceğiz. Harikalar asrındayız. İki üç sene mevtten sonra meydanda dirilenler var. Biz mağlûbiyetle bir saadet-i â’cile-i muvakkata kaybettik, fakat bir saadet-i acile-i müstemirre bizi bekliyor. Pek cüz’î ve mütehavvil ve mahdut olan hâli, geniş istikbal ile mübadele eden kazanır……” (T:131)

Bediüzzaman Hazretleri ne düşünüyor. Bu zavallılar ne diyor!

***

Biz burada sözü "Cemiyet-i Müderrisinden Teâli-i İslâm Cemiyetine" İstanbul Üni. Sosyal Bilimler Ens. Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1996’daki ilmi tesbitlere havale ediyoruz… Tıklayın…

Kontrol et

Siyasetten Uzak Durmak Düsturu

HAKİKİ NUR TALEBESİ HAKLI TARAFA DOST OLUR Üstad Bediüzzaman Hazretleri Demokrat Partiye destek vermiştir. Fakat …