SİYASİ MUVAFFAKİYETİN İKİ ŞARTI
Üç devir (Meşrutiyet, İttihad ve Terakki ve Cumhuriyet) yaşamış ve her devrede fikirleriyle irşad ve ikaz vazifesini yapmış olan Bediüzzaman Hazretleri İkinci Dünya Harbi sonrasında gelişen siyasi ve içtimai gelişmeler dolayısiyle zamanında muhatap kabul edilen şahıslara mektuplar yazmıştır.
Bu memlekette muvaffak olmak ve milletin muhabbetini kazanmak için tavsiyeleri, ikazları ve irşadları vardır.
Memleketimizin en karanlık istibdad devrinde idareye hiç müracaat etmiyen Bediüzzaman Hazretleri, 1950’ye yaklaşılırken şahsı için değil, memleket için, din için bazı ikaz ve tavsiyelerde bulunmuştur.
Bu mektupda Halk Partisi idarecilerine yaptığı ikazı nazara veriyoruz. Tâ ki, Bediüzzaman Hazretlerinin hakkı tebliğde üstün bir fedakârlık ve tarafsızlık ile hareket ettiği görülsün.
1947 de Halk Partisi Genel Sekreteri Hilmi Uran’a yazılan mektup:
«Size karşı elbette çok cihetlerde dâhilî ve haricî muarızlar var. Ben dünya ve siyasetin haline bakmadığım için bilemiyorum. Fakat beni bu senede çok sıkıştırdıkları için mecburiyetle sebebine baktım ki, size karşı bir muarız çıkmış. Eğer o muarız mükemmel bir reis bulup hakaik-i imaniye namına çıksa idi, birden sizi mağlub ederdi. Çünki bu milletin yüzde doksanı, bin seneden beri an’ane-i İslâmiye ile, ruh ve kalb ile bağlanmış. Zahiren muhalif-i fıtratındaki emre, itaat cihetiyle serfüru’ etse de kalben bağlanmaz.
Hem bir müslüman, başka milletler gibi değil. Eğer dinini bıraksa anarşist olur, hiçbir kayıd altında kalamaz; istibdad-ı mutlaktan, rüşvet-i mutlakadan başka hiçbir terbiye ve tedbirle idare edilmez. Bu hakikatın çok hüccetleri, çok misalleri var. Kısa kesip sizin zekâvetinize havale ediyorum.
Bu asrın Kur’ana şiddet-i ihtiyacını hissetmekte İsveç, Norveç, Finlandiya’dan geri kalmamak size elzemdir. Belki onlara ve onlar gibilere rehber olmak vazifenizdir. Siz, şimdiye kadar gelen inkılab kusurlarını üç-dört adamlara verip şimdiye kadar umumî harb ve sair inkılabların icbarıyla yapılan tahribatları -hususan an’ane-i diniye hakkında- tamire çalışsanız, hem size istikbalde çok büyük bir şeref ve âhirette büyük kusuratlarınıza keffaret olup, hem vatan ve millet hakkında menfaatli hizmet ederek milliyetperver, hamiyetperver namına müstehak olursunuz.» Emirdağ Lâhikası-l sh: 219)
Demek yüksek memur kadrolarıyla hakim olan müstebid anlayış sahiplerine karşı çıkabilmek ve dayanabilmek için ön şart; mükemmel olmak, yani milletin bin yıllık değerlerine sahip çıkmak, mal, makam ve dünyevi endişe taşımamak gibi vasıflara sahip olmak gerekmektedir.
İkinci olarak da; hakaik-i imaniye namına çıkmak yani; İslâm esaslarını kendine rehber, referans yapmak, dini siyasete alet etmemek ve siyaseti dine alet ve hizmetkâr yapmak nihai netice için lazımdır.
Halkçılara da inkılaplar, ilkeler ve reislerin sahipliğinden ve savunuculuğundan vazgeçmeleri ikazı vardır. Aksi halde hem dünya, hem ahiret felaketi onları beklemekte olduğu haber verilir..