Hayat ittihaddadır. Benim gibi bir bedevînin fikri, fıtrat-ı asliyeye daha yakın olduğu için muhakemesi de tabîî olduğundan, sun’îden daha mükemmel olacaktır. Şöyle ki:
Efrad mabeyninde muhabbet-i millî, zerrat mabeynindeki câzibe-i cüz’iyeleri gibi, bir muhassal teşkil ile, cihet-ül vahdetimiz olan usûl-ü merkeziyeyi intac edeceğinden ittihad ve muhabbet-i millî revabıtını tahkîm eylemekle; zülâl-i medeniyet o mecarada seyelân ederek şu anasır-ı muhtelifeyi bir seviyeye getirdiğinden, âheng-i terakki hoş bir nağme ile ecnebîlerin sımah-ı hassasında tenînendaz edecektir.
Hem de her kavmin mâbihil-bekası olan âdât-ı milliye ve lîsan-ı kavmiyeye ve isti’dad-ı efkâra muvafık, hükumet teşebbüsata başlamalı…
Tâ ki makine-yi teraakkiyat-ı medeniyetin buharı hükmünde olan müsabakayı intac edecek bir hiss-i rekabet peyda olabilsin. Yoksa bu revabıt ve mecarayi fekk edecek adem-i merkeziyet fikri; veyahud onun ammızâdesi unsura mahsus siyasî kûlüpler –zaten merkezden nefret var– istibdad ciheti ile ve şiddet-i ihtilaf-ı unsur ve mezheb sebebiyle birden bire kuvve-i anilmerkeziyeye inkılab edeceğinden, tevsî’-i mezuniyet kabına vahşetin galeyanıyla sığmayacağından; Osmanlılık ve meşrutiyet perdesini birden feveran ile yırtacak bir muhtariyete; Ve sonra istiklâliyete; ve sonra tavaif-i mülûk suretini giydiğinden hiss-i rekabet dâiyesiyle vahşetin ve adem-i müsâvâtın mahsulü olan fikr-i istilâ yardımıyla bir mücadele-i keşmekeş intac edeceğinden, öyle bir zenb-i azîm olur ki; hürriyetteki hasene-yi uzmaya menafi’-i umumî mizanıyla tartılsa muvazî, belki ağır gelecektir.
Seviye-i irfanı –bir mütemeddin devlet, Alman gibi libas-ı siyaseti– kâmet-i isti’dadımıza ya kısa veya uzun olacaktır. Zîra seviyemiz bir değildir. Tıbbın eski bir düsturudur ki; her illet, zıdd-ı tabiatıyla tedavi olunur. Binaenaleyh, mizâc-ı ittihad-ı millete arız, semûm-u istibdad ile isti’dâd ve meyl-i iftirak marazı izale veya tevkîf lâzım iken; adem-i merkeziyet fikriyle veyahud onun kardeşi oğlu gayr-ı mahlût siyasî kulüpler sirayetine yardım ve önüne menfezler, kapılar açmak, muhalif-i kâide-i hikmet ve tıb olduğundan, bir dehâ-yı mücessemin ki; fatiha-yı zaferi istihsal, hasene-yi uzma-yı Hürriyet ve ittihad-ı millî iken; böyle bir iftirakın zenb-i azîmiyle hâtime çekmek, onüç asır evvel ölmüş asabiyet-i cahiliyeyi ihya ile fitneyi îkâz etmek; ve Asyânın mahall-i saaadetimiz olan sema-yı müstakbeldeki cinanı cehenneme döndürmek, hamiyet ve uluvv-u cenablarına yakıştıramıyorum. Onun te’vili güzel, fikren taakkul edebiliriz. Amma isti’dadımızla amelen tatbik edemeyiz. Tatbikine çok zaman lâzım.
Biz ki, ekseriz, muvahhidiz. Tevhidle mükellef olduğumuz gibi, ittihadı te’sis edecek muhabbet-i milliye ile de muvazzafız. Eğer unsur lâzım ise, unsur için bize İslâmiyet kâfidir.
(*) Kütübhane-i İçtihad sahibi Ahmed Ramiz’in neşrettiği “Nutuk-1” isimli eserden alınan bu nutuk, elyazma ve Hazret-i Üstad’ın tashihinden geçmiş bir nüsha ile karşılaştırılmştır.
-Naşir-