NUR NEŞRİYAT DAİRESİNDE BU ANLAYIŞI REDDEDİYORUZ!
Mustafa Kemal Paşa’nın Nutuk kitabını ve muhalif ve muvafık bütün kitapların okunmasını tavsiye eden ve yararlı olduğunu söyleyen kitabının kapağı ve jenerik sayfası aşağıda gösterilmektedir. Burada nazar-ı dikkate almak gereken bir durum da şudur ki; bu kitabı yayınlayan gurubun şirketleri arasındaki bir şirket sadece Risale-i Nur neşretmektedir. Gerçi bu neşriyatları ne kadar sıhhatli ve ne kadar da hakları vardır. Bu da ayrı bir konudur.
Bu şahıslar 2006 yılında neşrettikleri Risale-i Nur Külliyatından Şualar, Emirdağ Lahikası-l, ll, Tariçe-i Hayat kitaplarının sonlarına ilave edilen kısımlarda Mustafa Kemal Paşa ile Üstad Bediüzzaman Hazretleri arasında geçtiğine inanılan uydurma bir konuşmaya binaen, Mustafa Kemal Paşanın dua istediğini ve güya Bediüzzamanın da dua edeceğini bildirmesi tarzında yalan yanlış bir hatırayı o risalelerde neşretmişlerdi! Gereken ikazlar yapılınca bazı değişikler yapmışlardı.
Daha sonra Kuvay-ı İlmiye adlı tamamen uydurma tarih bilgileriyle dolu bir kitap yayınladılar. Bu kitaba göre de güya Anadoludaki kuvayı milliye hareketine ilim dünyası, medreseler, tekyeler M.Kemal’in desteğiyle başlamış! Bu kitabı da ikazımız üzerine yayından kaldırdılar. Fakat kaç bin basıldığı ve satıldığı bilinmedi ve efkar-ı ammeden özür de dilemediler ve tashih edici herhangi açıklama da yapmadılar.
Bunlardan ders almak gerekirken şimdi yeniden hem de masum çocuklara ve gençlere hitab eden bir kitap yayınladılar. Bu kitap da bir sürü sakat düşünceler ve arızalı tavsiyelerle doludur.
Bu kitapların basıldığı matbaalar nur talebelerinin himmetleriyle alınmıştır. O binaların yapımında bizzat biz bulunmuşuzdur. Dolayısiyle nezih nur mesleği aslına uygun icra edilmelidir. Bunu yapmayanların nur dairesinde görünmemeleri gerekmektedir.
Bizim bunları eskileriyle beraber yayınlamamız o neşriyat gurubunda dehşetli bir cereyanın etkisini göstermek içindir. Eğer bu cüzi veya bir kitaba mahsus bir hata olsaydı seneler süren devre devre tekrar etmezdi. Burada Mustafa Kemal Paşa ile Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazlerlerini barıştırma projesi görüyoruz. Nasıl ki vaktiyle Cemal Kutay ile bu proje ortaya konmuş, fakat bir kısım basiretli Nur Talebeleri yaptıkları neşriyatlarla buna engel olmuşlardı.
Bu arkadaşlarımızın yayın dünyasında bu son üçüncü affolmaz hatalarıdır. Onun için yayıncılığı bırakıp tevbe ve istiğfarla meşgul olsunlar!
Ve M. Kemal’in Nutuk kitabından yararlanmak gerektiğini ve çok önemli olduğunu beyan eden İlköğretim son ve Lise 3. Sınıfta okutulduğu söylenen kitabın ilgili sayfaları.
Bir başka sayfada ise, İsmet İnönü’nün Hatıralar isimli eserinin önemli olduğu ve okunması gerektiği ifade edilmektedir.
Halbuki burada izlenen yol hatalı bir yoldur. Zaten yıllardır tek taraflı neşriyat yapılmaktadır. Belli adamlar kahraman gibi gösterilmektedir. Bu zalimlerin eserlerini tavsiye etmek, kitaplarının resimlerini göstermek hangi mülahaza ile olursa olsun kesinlikle yanlıştır.
Bakınız kitapta bahsedilen 1925’den sonraki yılları Risale-in Nur nasıl anlatıyor:
“Evet dinsizliğin hükümferma olduğu o dehşetli devirde, ehl-i din, terzil edilmeye çalışılıyordu.
Hattâ Kur’anı dahi tamamen kaldırma ve Rusya’daki gibi dinî akideleri tamamen imha etmek düşünülmüş; fakat millet-i İslâmiyece bir aks-ül ameli netice verebilmesi ihtimali ileri sürülünce bundan vazgeçilmiş, yalnız şu karar alınmıştı:
“Mekteblerde yaptıracağımız yeni öğretim usûlleriyle yetişecek gençlik, Kur’anı ortadan kaldıracak ve bu suretle milletin İslâmiyet’le olan alâkası kesilecek!”
Bütün bu dehşet-engiz plânları çeviren o müdhiş fitnenin menbaları, şimdiki dinî inkişafın muarızı ve düşmanları olan haricî dinsiz cereyanların reisleri ve adamları idi.
Evet Türk milleti içerisinde meydana getirilen o dehşetli hâdisatın içyüzünü, tafsilatını, istikbalin hakikatperest tarihçilerine ve bunları şimdi Demokrat idaredeki serbestiyetle bir derece neşretmekte olan İslâm-Türk muharrirlerine havale ediyoruz.
Bizim vazifemiz, yalnız ve yalnız hakaik-i imaniye ve Kur’aniye ile meşgul olmaktır. Biz yalnız ve yalnız iman ve İslâmiyet cereyanındayız.” Tarihçe-i Hayat (158)
Türkiyenin değişim geçirdiği o devrenin şartları ve olaylarının içyüzünün, mutlaka vuzuha kavuşacağı bildirilmektedir. Fakat mevcut neşredilen resmi tarih bilgileriyle değil, gerçeklere bağlı, hakiki ve her türlü baskıdan uzak tarihçilerle olacağı beyan ediliyor. Yoksa birilerine yaranmak ve zülfüyare dokunmamak için, zararlı şahısları nazara verenlerle değil.