NUR CEMAATİ YOK, RİSALE-İ NUR TALEBELERİ VAR!
Bu mühim sır bilinemediğinden Nur Talebelerine Nur Cemaati denmektedir. Memleketimizde daha çok 1970 den sonraları guruplaşmalar ve kutuplaşmalar arttığından ve dindarlar da siyasete girdiklerinden, dengeler bozulmuş ve hizibleşmeler artmıştır.
O zamana kadar birlikte hareket eden “Ehl-i İman Cemaati” veya “İttihad-ı Ehli İman Cemaatı” vardır. O zamandan sonra her meslek hatta meşreb sahibi kendi gurubunu, hizbini kurmuştur. Kısmen din adına siyaset de yapılmış ve parti kurulmuştur.
Sonra milliyetçiler kendi partilerini ve guruplarını farklı çatı altında muhafaza etme gayretine gitmişlerdir.
Dini guruplar hepsi beraber, “İslam Cemaati” altında hizmetlerine devam ederken ayrı ayrı guruplar teşekkül ederek hizmetlerine devam etmeye çalışmışlardır. Gele gele bu guruplar zaman içinde kendilerini ifade etmek ve taraftarlarını muhafaza etmek için, kendi guruplarına “cemaat” demeye de başlamışlardır.
İşte o zamana kadar “Cemaat-ı İslamiye” altında en tesirli hizmeti yapan Risale-i Nur Talebelerinin büyük bir kısmı da kendilerini ifade edebilmek ve varlıklarını koruyabilmek adına kendilerine “Nur Cemaatı” demeye başlamışlardır.
Hatta zaman içinde, dahili ihtilaflarla ayrılmalar oldukça kendilerine “Y.A. Cemaati” ve “M. Cemaati” ve “N. Cemaati” gibi isimler vermişlerdir. Şimdi de “F.G. Cemaati” adıyla basında çokca yer almaktadır.
Halbuki Risale-i Nur Külliyatının hiçbir yerinde Nur Talebelerine bu manada “Risale-i Nur Cemaatı” veya “Nur Cemaatı” bile denmemektedir. Ancak hizmetkâr manasında "Risale-i Nur Şakirdleri, Risale-i Nur Talebeleri" ve sonraları da Kur’an Hizmetkârı manasında "Nurcular" diye bu manada isimler vardır. Hatta Risaleler için de şöyle bir ifade vardır:
“Yazılan Sözler tasavvur değil tasdiktir; teslim değil, imandır; marifet değil, şehadettir, şuhuddur; taklid değil tahkiktir; iltizam değil, iz’andır; tasavvuf değil hakikattır; dava değil, dava içinde bürhandır.” Mektubat (376)
Cemaat ise daha geniş manalı olarak kullanılmaktadır. Mesela:
“Rûy-i zeminde mü’minler ve muvahhidîndeki cemaat-ı uzma.” M:394 hem “Âl-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm namıyla şöhret-şiar-ı âlem olan cemaat-ı nuraniyenin..” M:220 ve “Cemaat-ı azîme-i İslâmiyenin..” L:37 ila ahir… Daha bunlar çoğaltılabilir, fakat bunlar maksadımızı anlatmaya yeterlidir.
Nur Talebelerine Nur Cemaati değil “Risale-i Nur Talebeleri” denir. Yoksa cihanşumul olan Nur Hizmetini dar bir alana ve belli kimselere ve muvakkat teşekküllere münhasır kılmış oluruz ki, mesuliyeti muciptir.
Deniyor ki:
“Risale-i Nur’ları yazmak, okumak ve dinlemek için herkesin ihtiyacı var.” B:308
“Risale-i Nur ise; ona şakird olmak şartıyla, herkesin kendi malı gibidir.” E:258