Nur'un Tokadı Böyle Olur!

(Cemaatci – Hükümet ihtilafı)

RİSALE-İ NUR’UN TOKADI BÖYLE OLUR!

Kendilerine “cemaat sonra da hizmet hareketi” diyenler, bunca gördükleri desteğe iltifata rağmen hadlerini aşıp, evvela adeta ekmek yedikleri menbaya -Risale-i Nur’u sadeleştirme adıyla tahrif ederek ihanet ettiler. Sonra da siyaseten hata yaparak -dünyevi okul kursu olan dershaneler için hükümetle kavga ederek- büyük bir belaya düşerek tokat yediler ve daha da yiyeceklere benziyorlar.

Bu zamanda medar-ı sürurumuz ve hidayetimize vesile olan Risale-i Nurları tahrif ederek Bediüzzaman Hazretlerinin hizmetkarı abimizin tabiriyle asıl metinleri değiştirerek neşrettiler. Kendilerİ en açık şekille ikaz edildikleri halde hiç kimseyi nazara almadılar. Bediüzzaman hazretlerinin has varislerinin ikazlarına hiç ehemmiyet vermediler. Milyonların ebedi sevgilisi Risale-i Nurları sadeleştirme adı altında tahrif ederek asliyetini bozarak neşrettiler. Yani Risalelere iliştiler. Bunca azgınlığın, biz güçlüyüz gibi hadsizliğin, kimseyi takmamazlığın bir bedeli olacaktı. Ki oldu!

Üstad Hazretleri diyor ki:

“Risale-i Nur’a ilişenler kat’iyyen bilsinler ki; onların ilişmesi, anarşilik hesabına vatan ve millet ve asayişe düşmanlıktır.” (Tarihçe-i Hayat sh: 312)

“Risale-i Nur’a ve şakirdlerine ilişenler, maskara olurlar.” (Lem’alar sh: 260)

Bu zamanda da böyle iliştiler. Yani asliyetini bozarak neşrettiler. Hükümetin eliyle tokat yediler.

Gerçi hakikatte her ne şekliyle olursa olsun risalelere ilişenler tokat yerler. Fakat Risalelerin böyle tokatlarda kullanılmayacağını bildiren mektub da şöyledir:

“Aziz, sıddık kardeşlerim!

Risale-i Nur dünya işlerine âlet olamaz, dünya işlerinde siper edilmez. Çünki, ehemmiyetli bir ibadet-i tefekküriye olduğu cihetle, dünyevî maksadlar kasden ondan istenilmez. İstenilse ihlas kırılır, o ehemmiyetli ibadet şekli değişir. Bazı çocuklar gibi döğüştükleri vakit Kur’an’ı siper eder. Başına gelen darbe Kur’an’a geldiği gibi; Risale-i Nur, böyle muannid hasımlara karşı siper istimal edilmemeli. Evet Risale-i Nur’a ilişenler tokat yerler, yüzer vukuat şahiddir. Fakat Risale-i Nur tokatlarda istimal edilmez ve niyet ve kasd ile tokatlar gelmez. Çünki sırr-ı ihlas ve sırr-ı ubudiyete münafîdir. Bizler, bizlere zulmedenleri, bizi himaye eden ve Risale-i Nur’da istihdam eden Rabbimize havale ediyoruz.

Evet dünyaya ait hârika neticeler bazı evrad-ı mühimme gibi, Risale-i Nur’da çokça terettüb ediyor. Fakat onlar istenilmez, belki verilir. İllet olamaz, bir faide olabilir. Eğer istemekle olsa illet olur, ihlası kırar, o ibadeti kısmen ibtal eder.

Evet Risale-i Nur’un o kadar dehşetli muannidlere karşı galibane mukavemeti, sırr-ı ihlastan, hiçbir şeye âlet edilmemesinden ve doğrudan doğruya saadet-i ebediyeye bakmasından ve hizmet-i imaniyeden başka bir maksad takib etmemesinden ve bazı ehl-i tarîkatın ehemmiyet verdikleri keşf ü keramet-i şahsiyeye ehemmiyet vermemesindendir. Ve velayet-i kübra ashabları olan Sahabîler gibi, veraset-i nübüvvet sırrıyla, yalnız iman nurlarını neşretmek ve ehl-i imanın imanlarını kurtarmaktır.

Evet Risale-i Nur’un bu dehşetli zamanda kazandırdığı iki netice-i muhakkakası herşeyin fevkindedir, başka şeylere ve makamlara ihtiyaç bırakmıyor.

Birinci neticesi: Sadakat ve kanaatla Risale-i Nur dairesine girenler, imanla kabre gireceğine gayet kuvvetli emareler var.

İkincisi: Risale-i Nur dairesinde, ihtiyarımız olmadan takarrur ve tahakkuk eden şirket-i maneviye-i uhreviye cihetiyle herbir hakikî sadık şakird; binler dillerle, kalblerle dua etmek, istiğfar etmek, ibadet etmek ve bazı melaike gibi kırk bin lisan ile tesbih etmektir. Ve Ramazan-ı Şerif’teki hakikat-ı Leyle-i Kadir gibi kudsî, ulvî hakikatları, yüzbin el ile aramaktır. İşte bu gibi netice içindir ki; Risale-i Nur şakirdleri, hizmet-i nuriyeyi velayet makamına tercih eder; keşf ü keramatı aramaz; ve âhiret meyvelerini dünyada koparmaya çalışmaz; vazife-i İlahiye olan muvaffakıyet ve halka kabul ettirmek ve revaç vermek ve galebe ettirmek ve müstehak oldukları şân ü şeref ve ezvak ve inayetlere mazhar etmek gibi kendi vazifelerinin haricinde bulunan şeylere karışmazlar ve harekâtını onlara bina etmezler. Hâlisen, muhlisen çalışırlar, “Vazifemiz hizmettir. O yeter.” derler. Said Nursî (Tarihçe-i Hayat sh: 314)

Madem hakikat budur. Bu “hoca cemaati” denilen kimselerden iyi niyetli olan ve bir maslahata binaen orada bulunanları ikaz ediyoruz. Aklınızı başınıza alınız. Daha dehşetli maddi-manevi tokatlara maruz kalmamak için derhal o tarz işlerden uzak durunuz. Risale-i Nurlara böyle muhalefeti ve Hükümete karşı şiddetli muhalefeti müfsidlere has bırakınız.

Kontrol et

Siyasetten Uzak Durmak Düsturu

HAKİKİ NUR TALEBESİ HAKLI TARAFA DOST OLUR Üstad Bediüzzaman Hazretleri Demokrat Partiye destek vermiştir. Fakat …