"Küfrün beli kırılmıştır, bir daha doğrultamaz." Ocak/1960 -Bediüzzaman-
KUR’ANIN HABER VERDİĞİ DOKUZ ÇETE REİSİ
Dokuz ifsad çetesinin son bulması;
وَكَانَ فِى الْمَد۪ينَةِ تِسْعَةُ رَهْطٍ يُفْسِدُونَ فِى اْلاَرْضِ وَلاَ يُصْلِحُونَ
“O şehirde dokuz çete vardı ki, bunlar yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar, iyilik tarafına hiç yanaşmıyorlardı.” 27:48
Acib ve şayan-ı dikkattir ki Kur’anın bu harika ihbar-ı gaybîsi tahakkuk etmiştir.
Dindarlığıyla bilinen ve ahir ömrüne kadar da çizgisini değiştirmeyen sekizinci reisin dine ve dindarlığa açıktan bağlı olması ve namaz kılması, bu dokuz müfsid çete reislerinin arasına dahil olamaz. Onbirinci reis olan yani şimdiki reisin alenen dindarlığı ve aile hayatının da dindar olması yine bu Kur’anda bahsedilen müfsid çete reislerine dahil olamaz.
Elbette bu zamana kadar gelen onbir reisten müsbet manada mezkür iki reisi çıkarırsak Kur’anın haber verdiği dokuz çete reislerini tanımış oluruz. Hem aynı manada dini tahribat yapan hususan anane-i diniyye hakkında taribat yapanları ve devrelerini ve icraatlarını tanımış oluruz.
Şimdiki devlet ve hükümet başkanları, Kur’andaki ayetin açık ifadesiyle ifsad edici dokuz çeteye muhalefet ederek, devlet ve hükümeti ele alan reisler, mezkür çeteleri sona erdirerek ihbar-ı gaybi-yi Kur’aniyeyi fiilen tasdik ediyorlar ve daha da edeceklerdir. Demek Kur’an bütün zaman ve mekanları bilen ve gören bir zatın kitabıdır. Bu çok ehemmiyetli Kur’anî ihbarın nazara alınıp, nazara verilmesi icab eder.
HER YÜZ SENEDEKİ DİNSİZLİK DEVRELERİ
İslam, Kur’an ve hakiki insanlık aleyhinde olan azgın din düşmanları da her yüz senede kendilerini gösterirler. Bilhassa ahirzamanda gelen büyük deccal ve İslam deccalı süfyandan yüz sene önce, onların gelişine zemin hazırlanmıştır. İşte bunun örneklerini Bediüzzaman Hazretleri Sırr-ı İnna A’tayna meselesinde der ki:
“Şimdiki شَا نِئَكَ هُوَ اْلاَبْتَرْ in manasını gösteren komitenin selefleri hükmünde olan Yeniçeri’nin değil, belki Yeniçeri’lerin içine karışan fesad komitesi Hilafete karşı isyanlarının başlangıcı olan;
binikiyüzyirmiiki 1222 (miladi: 1807/1808) ve yirmidört 1224, (miladi: 1809/1810)
aynen mason komitesinin hürriyet perdesi altında mebde-i isyanı olan binüçyüzyirmidört 1324 (miladi: 1908/1909) tarihine bir cihetle tevafukla beraber;
o eski komitenin binüçyüzkırkbirde 1341 (miladi: 1922/1923) mahviyle başlayan dehşetli vak’ayı remzen gösteren şu وَانْحَرْ cümlesi ile makablinde bulunan cümledeki ك ın (HAŞİYE) inzimamiyle binikiyüzkırkiki (1242) olup, binikiyüzkırkbirden (1241) (miladi: 1822/1823) kırkikiye kadar vuku’ bulan feci’ hadisenin tarihini, aynen şimdiki onların haleflerinin cumhuriyet tarihi olan kırkbir (1341) ve kırkiki (1342) (miladi: 1922/1923) içinde olan vuku’bulmasiyle, hem yirmidörtde hem kırkbirde (miladi: 1908/1923) tevafukları ise; yüz senenin iki başında iki komitenin Hilafet aleyhinde ittifakına, şu sure işaret ederek ve onların mahvlarını göstermekle geçen mes’eleyi te’yid ediyor.
Hem gösteriyor ki: Bu esrarlı sure çok esraratiyle beraber Devlet-i Osmaniyenin dahi edvar ve etvarına bakıyor ve baktırıyor.” (Rumuzat-ı Semaniye sh: 112)
“شَانِئَكَ هُوَاْلاَبْتَرْ ( اِنَّ ) ile binyüzonsekiz (1118) olmakla bu küçük deccallardan yüz sene sonra büyük deccala işaret vardır. Nasıl ki; bu geçmiş yüzün iki başında mason komitesinin ve onun bir mukaddimesi olan Yeniçeri içerisine giren fesad komitesi o yüzün iki başındadır. اللَّهُ اعلم
Bu gelecek yüzün dahi bu başında bu küçük deccaller komitesi, öteki başında büyük deccallın komitesi bulunduğundan اِنّ شَانِئَكَ هُوَاْلاَبْتَرْ işaret ediyor.” (Rumuzat-ı Semaniye sh: 116)
Yani 1800 yılları başlarında deccal komitesinin bazı icraatları görülmüştür. Fakat hakiki deccaller yani “Büyük Deccal” insanlık dünyasında ve “İslam Deccali” İslam Hilafet merkezinde, 1900 yılları başlarında yani ilk çeyreğinde meydana çıkmışlar ve icraatlarını yapmışlardır. Yine 2000 yılları başlarında bazı icraatları görülmekle birlikte artık devreleri, hakimiyetleri bitmiş ve bitmektedir.
Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin bir ifadesi daha vardır ki talebesi merhum Rüşdü Çakın Ağabeye demiş: “İslam Deccalı Süfyanın ekser tahribatını Risale-i Nur tamir edecektir. Fakat son bir deccal daha gelecektir ki, onun tahribatı tamir edilemeyecektir.” Yani, Onun tahribatı kıyametin kopmasına sebebiyet verecektir. Yani 1506 dan sonra. اللَّهُ اعلم
YÜZ SENEDE RİSALE-İ NUR’UN İÇTİMAİ TECDİDİ
Her yüz senede mühim olaylar olduğunu rivayetlerden anlıyoruz. Mesela:
“Ashab-ı Kütüb-ü Sitte’den İmam-ı Hâkim Müstedrek’inde ve Ebu Davud Kitab-ı Sünen’inde, Beyhakî Şuab-ı İman’da tahric buyurdukları:
اِنَّ اللّهَ يَبْعَثُ لِهذِهِ اْلاُمَّةِ عَلَى رَاْسِ كُلِّ مِاَةِ سَنَةٍ مَنْ يُجَدِّدُ لَهَا دِينَهَا
yani "Her yüz senede Cenab-ı Hak bir müceddid-i din gönderiyor." (Barla Lahikası sh: 164)
Müceddidin dini sahadaki vazifelerinin bir kısmı şöyle anlatılıyor:
“Her asır başında hadîsçe geleceği tebşir edilen dinin yüksek hâdimleri; emr-i dinde mübtedi’ değil, müttebi’dirler. Yani, kendilerinden ve yeniden bir şey ihdas etmezler, yeni ahkâm getirmezler.
Esasat ve ahkâm-ı diniyeye ve sünen-i Muhammediyeye (A.S.M.) harfiyen ittiba’ yoluyla dini takvim ve tahkim ve dinin hakikat ve asliyetini izhar ve ona karıştırılmak istenilen ebâtılı ref’ u ibtal ve dine vaki’ tecavüzleri redd ü imha ve evamir-i Rabbaniyeyi ikame ve ahkâm-ı İlahiyenin şerafet ve ulviyetini izhar u ilân ederler.
Ancak tavr-ı esasîyi bozmadan ve ruh-u aslîyi rencide etmeden yeni izah tarzlarıyla, zamanın fehmine uygun yeni ikna’ usûlleriyle ve yeni tevcihat ve tafsilât ile îfa-i vazife ederler.” (Şualar sh: 669)
Ahirzamanın büyük mehdisinin çok vazifeleri vardır. İman sahasındaki tecdid vazifelerini yaptıktan sonra, o vazifenin devamıyla beraber hem sosyal hayat için, hem de siyaset-i İslamiye ve ittihad-ı İslam için, hem islam İsevi ittifakı gibi vazifeleri vardır.
Bir tek şahsın bunları bil fiil yapmasına imkan olmadığından Büyük Mehdinin prensiplerini kendine düstur eden şahısların da bu sahalarda vazifeleri vardır. Bu vazifeler çeşitli isimler ve şahıslar adı altında icraa edilir. Bu hakikatı Üstad Bediüzzaman Hazretleri şöyle ifade eder:
“Evet bu zaman hem iman ve din için, hem hayat-ı içtimaiye ve şeriat için, hem hukuk-u âmme ve siyaset-i İslâmiye için, gayet ehemmiyetli birer müceddid ister. Fakat en ehemmiyetlisi, hakaik-i imaniyeyi muhafaza noktasında tecdid vazifesi, en mukaddes ve en büyüğüdür. Şeriat ve hayat-ı içtimaiye ve siyasiye daireleri ona nisbeten ikinci, üçüncü, dördüncü derecede kalıyor.” (Kastamonu sh: 189)
Netice:
Çok karışık ve karmalar dünyası olan bu zamanımız ve hadiseler çok aldatır. Üstadın ifadesiyle “Bu âhirzaman çok çalkalanıyor, bu fitne-i âhirzaman acib şeyler doğuracağını ihsas ediyor.” Barla Lahikası ( 339 )
(HAŞİYE) Çünkü وَانْحَرْ i yapan halifedir. Vekil-i Nebevidir. Failini göstermek lazım gelir. Öyle ise yirmiikiyi kırkikiye çevirecektir.