Haya gibi duygular, inanıp benimseyerek yaşanan dinî hayatın, yani şeair denen İslâm adetlerine uymanın neticesi olarak gelişir. Günümüzde münafık cereyanlar tarafından aşılanan ve alıştırılan İslâm âdabına aykırı yaşayış, ahlâkı tahrib edip bozar.
Bu hakikatı nazara veren Bediüzzaman Hazretleri, asrımızdaki İslam-dışı yaşayışın felâketini, hadis-i şerife istinaden anlatırken diyor ki:
“İslâm Deccalı olan Süfyan dahi, şeriat-ı Muhammediyenin (A.S.M.) ebedî bir kısım ahkâmını nefis ve şeytanın desiseleri ile kaldırmağa çalışarak hayat-ı beşeriyenin maddî ve manevî rabıtalarını bozarak, serkeş ve sarhoş ve sersem nefisleri başıboş bırakarak, hürmet ve merhamet gibi nurani zincirleri çözer; hevesat-ı müteaffine bataklığında, birbirine saldırmak için cebrî bir serbestiyet ve ayn-ı istibdad bir hürriyet vermek ile dehşetli bir anarşistliğe meydan açar ki, o vakit o insanlar gayet şiddetli bir istibdaddan başka zabt altına alınamaz.” (Şualar sh:593)
Asrımızda, günümüzde kız ve kadınlar sahasında fazlaca umumileşen ve cinsi tahriklere yol açan kız ve kadınların açıktan pantolon giyinme adeti, haya hissinin gelişmesine ileri derecede engel olup millî ahlâkı bozduğundandır ki, Peygamberimiz (ASM) bu tarz, hem erkeklere benzeyen, hem tahriklere sebep olan âdetleri yasaklamıştır. Bu şiddetli yasağı getiren hadis-i şeriflerden bir kısmında mealen şöyle buyruluyor:
İbnu Abbâs R.A anlatıyor:
"Resülullah Aleyhissalâtu Vesselâm erkeklerden kadınlaşanları, kadınlardan da erkekleşenleri lânet etti ve: "Onları evlerinizden çıkarın!" şeklinde ferman buyurdu." (Buhari, Libas 62)
Diğer birkaç hadis-i şerif de şöyle:
"Resülullah Aleyhissalâtu Vesselâm kadınlardan erkekleşenlere lanet etti!" (Ebu Dâvud, Libâs 31)
İbnu Ömer R.A. anlatıyor: "Resûlullah Aleyhissalâtu Vesselâm buyurdular ki:
"Üç kişi vardır, Kıyamet günü Allah onlara nazar etmez (merhametiyle bakmaz): Anne ve babasının hukukuna riayet etmeyen kimse, erkekleşen kadın ve deyyûs kimse."
Aileyi günahlardan koruyup meşruiyet dairesinde muaşeret ve idare etmeyi veciz ifadelerle anlatan Bediüzzaman Hazretleri diyor ki:
“Refika-i hayatına meşru dairesinde, yani latif şefkatine, güzel hasletine, hüsn-ü sîretine binaen samimî muhabbet ile, refika-i hayatını da naşizelikten, sair günahlardan muhafaza etmenin netice-i uhreviyesi ise: Rahîm-i Mutlak, o refika-i hayatı, hurilerden daha güzel bir surette ve daha zînetli bir tarzda, daha cazibedar bir şekilde, ona dâr-ı saadette ebedî bir refika-i hayatı ve dünyadaki eski maceraları birbirine mütelezzizane nakletmek ve eski hatıratı birbirine tahattur ettirecek enis, latif, ebedî bir arkadaş, bir muhib ve mahbub olarak verileceğini va’detmiştir. Elbette va’dettiği şeyi kat’î verecektir.” (Sözler sh: 648)
Yine Bediüzzaman Hazretlerinin diğer bir ikazı da şöyle:
“Bedbahttır o adam ki; sefahete girmiş zevcesine ittiba eder; vazgeçirmeye çalışmaz, kendisi de iştirak eder. Bedbahttır o kadın ki; zevcinin fıskına bakar, onu başka bir surette taklid eder. Veyl o zevc ve zevceye ki; birbirini ateşe atmakta yardım eder. Yani; medeniyet fantaziyelerine birbirini teşvik eder.”(Lem’alar sh: 202)
Aile terbiyesinde çok ciddi manada ve sarahatla, aile reisine manevi mes’uliyetler yükleyen bir âyette de şöyle buyuruluyor:
«(66:6) “Ey o bütün iman edenler! Kendilerinizi ve ehillerinizi ateşten koruyun. Cehennem ateşine sürüklenmelerine sebeb olacak fitne ve isyandan koruyarak Allah’ın emirlerine taate sevkedin. Çünki aile sahibi kendinden mes’ul olduğu gibi, ailesinden de mes’uldür…
Ebu Hayyan’ın kaydettiği vech ile Hz. Ömer:
"- Ya Resulallah! Nefislerimizi vikaye ederiz fakat ehillerimizi nasıl vikaye edebiliriz.?" demişti.
Resulullah şöyle buyurdu:
"- Allah’ın sizi nehyettiği şeylerden onları nehyedersiniz ve Allah’ın size emrettiği şeyleri onlara emreylersiniz. İşte o, onları vikaye olur." …Evlad ehilde dahildir.» (Elmalı Tefsiri: 5122)
Evet, aile hayatında kavvam (bak: Kur’an Nisa Suresi 4/34) yani aile idaresinde sorumlu olan erkek, ailesini günah ve kötülüklerden korumada gayet hassas ve gayretli olmalıdır. Günün umumileşen moda ve fantaziyeleriyle yabancı erkeklere görünme pek çok ailelerde adeta bir medenî hayat sayılıyor. Bu hale karşı vicdanen rahatsız olmayan bir erkeğin vasfı rivayetlerde "deyyus" tabiriyle tavsif edilir. (Ahmed İbn-i Hanbel, 2/69, 128)
Bir hadis-i şerifte de mealen şöyle buyurulur: “Kadınlardan erkek kılığına, erkeklerden kadın kıyafetine girene Allah lanet etsin.” (Ramuz-ül Ehadis, sh: 347)
Keza kadın elbisesi giyen erkeğe ve erkek elbisesi giyen kadına Peygamber (A.S.M.) lanet etmiştir. (Ebu Davud, Libas:28)
Herkesce bilinir ki, kız ve kadınlarda pantolon, nefsanî hisleri kendine çeken ve nefsi tahrik eden vücud yapısının câzib tarafını ve şeklini gösterir ve böylece bu nefsanî görünüşe bakanlardan çoğunun manevî hislerini; ve bakılanlarda da haya duygusunu farkında olmadan ve zamanla yok eder. Hem de kişiyi, fâsık-ı mütecahir sınıfına sokar. Çünkü bu gibi millî ahlakı bozan bir haramı (günahı) hayasızca, utanmadan ve medenî yaşayış diyerek açıkça işlemek, fâsık-ı mütecahirliktir. Hadis-i şeriflerde bu suçun affedilmeyeceği bidirilir.
Mesela, “Yani: Ümmetimin hepsi (Allah tarafından) afvolunmuştur. Yalnız aşikâre günah işleyenler müstesnadır; onlar afvedilmemişlerdir. (S.B.M. : l2, h l995)
Evet, fâsık-ı mütecahir, pek çok iyi hasletlerin vesilesi ve günahlara mani olan haya hissinin cemiyette yok edilmesine çalışan bir unsur olup insaniyetin yüksek şahsiyetini ve faziletini kaybettirir. Bunların şerlerinden insanları ikaz etmek gayesiyle fasık-ı mütecahir hakkında yapılan gıybet dahi gıybet sayılmadığını bildiren Bediüzzaman Hazretleri diyor ki:
“O gıybet edilen adam fâsık-ı mütecahirdir. Yani fenalıktan sıkılmıyor, belki işlediği seyyiatla iftihar ediyor; zulmü ile telezzüz ediyor, sıkılmayarak aşikâre bir surette işliyor.” (Mektubat sh: 277)
Evet, bir kimsenin kötü sıfat ve fiillerini ifşa etmek manasında olan gıybeti, fâsık-ı mütecahir olan kişi açık fıskıyla devamlı olarak kendi hakkında bu gıybeti yapmakta ve üzülmemekte hatta günahıyla övünmektedir.
Bir hadis-i şerifte de mealen şöyle buyuruluyor:
“Bir hata, bir kabahat gizlice yapılmış olunca zararı yalnız onu yapana ait olur. Fakat aleni yapılır da menedilmez ise zararı ammeye dokunur.” (Hikmet Gonceleri, hadis no: 60)
Keza kullanılması çok eziyetli olan yüksek topuklu ayakkabılar dahi, vücudu fazlaca hareket ettirmekle erkeklerin nefsanî nazarını kendine çeker. Buna benzer sefahet ve bid’atlara, genç kız ve erkekleri itip anarşiye sinsice kapı açan, beyn-el milel nifak cereyanı olduğu artık umum insanlarca anlaşılmaktadır.
Bu nifak cereyanı hakkında kız ve kadınları ikaz eden Bediüzzaman Hazretleri diyor ki:
“…Mübarek taife-i nisaiye, fıtraten yüksek ahlâka menşe’ olduğu gibi, fısk u sefahette dünya zevki için kabiliyetleri yok hükmündedir. Demek onlar daire-i terbiye-i İslâmiye içinde mes’ud bir aile hayatını geçirmeğe mahsus bir nevi mübarek mahlukturlar. Bu mübarekleri ifsad eden komiteler kahrolsunlar!.. Allah bu hemşirelerimi de bu serserilerin şerlerinden muhafaza eylesin, âmîn.” (Lem’alar sh: 203)
Müslüman milletimizin kadın ve kızlarını ifsad ederek, onlara dar pantolonları moda altında giydiren, onların göbek ve sair mahrem yerlerini açtıran ve onları İslamiyetten uzaklaştırıp dinsizleştirmeye uğraşan bazı DERNEKLER, KOMİTELER, TEKSTİL MODA ŞİRKETLERİ VE AZALARI bu yukardaki “Kahrolsunlar” bedduasına binlerce kez layık ve müstehaktırlar. Derhal bu dehşetli hatalarından vazgeçerek İslamiyetin adab ve ahlâkına uygun hareket etmeye başlamalıdırlar.
Çünki bu zamanda bir günahı yaymak ve neşretmek ile (reklamlar, radyo, televizyon ve sinemalar, poster ve bilbordlarla) milyonlar kişileri aynı günaha sokmak çok kolay olması sebebiyle o bir tek günahı yayan veya vesilelik yapan kişi Cehennemin en alt derekelerinde yerini hazırlamaktadır.
Bu tarz dinsizcesine Kız ve Kadınlarımızı açık saçıklık, vücut hatlarını ortaya çıkaran pantolon, kısa etek ve açık göbek gibi modalara teşvik eden kuruluş ve şirketler, Hükümetimizin ve Devletimizin Kanunları yoluyla durdurulmalıdır ve bu dehşetli hatalarından dönmeleri temin edilmelidir. Bütün İslam Alimleri ve Hocalarımız da bu konuda ikaz ve ders verme vazifelerini en ciddi şekilde yerine getirmelidirler.
Hadis-i şerifin beyaniyle haya, kadınlarda çok önemlidir. Zira millî ahlâkın bozulmasında, hatta âhirzaman fitnesinde, yüzsüz yani haya hissini kaybetmiş kadın ve kızların rolü büyük olduğunu anlatan Bediüzzaman Hazretleri diyor ki:
“Fitne-i âhirzaman’ın mahiyeti bana göründü ki; o fitnenin en dehşetlisi ve cazibedarı, kadınların yüzsüz yüzünden çıkıyor. İhtiyarı selbedip, pervane gibi sefahet ateşine atıyor. Ve bir dakika hayat-ı dünyeviyeyi, senelerle hayat-ı bâkiyeye tercih ettiriyor. Ben bir gün sokağa bakarken, o fitnenin tesirli bir nümunesini hissettim. Gençlere çok acıdım.” (Gençlik Rehberi sh: 17)
Bunun içindir ki, Sahih-i Buhari 67. Kitab-ün nikah l7. babında; İbn-i Mace 36. kitab-ül fiten l9. babında ve Sahih-i Müslim 8. cild. 228 sh. ve 97,98,99. hadislerinde ve sair hadis kitablarında en zararlı fitne kadın fitnesi olduğu beyan edilmiştir.
Bediüzzaman Hazretleri bu manadaki hadislere istinaden diyor ki: “Âhirzamanın fitnesinde en dehşetli rolü oynayan, taife-i nisaiye ve onların fitnesi olduğu hadîsin rivayetlerinden anlaşılıyor.” (Gençlik Rehberi sh: 23)
Evet hayalı kadın hem böyle fitnelere alet olmaz, hem aile hayatında merkez olan kadın, emniyet ve şahsiyet kazanır. İşte bu gibi hikmetler içindir ki, bir hadis-i şerifte de mealen:
“Haya (utanmak duygusu) güzeldir, fakat haya, kadınlarda daha güzeldir." buyurulur. (Hikmet Gonceleri, hadis no: l53)
Allah İslâm ümmetine feraset versin. Kızlarımızı ve kadınlarımızı dehşetli Dinsiz ve Münafık Komitelerin şerlerinden muhafaza etsin…Âmîn.