İslâm birliği her müslümanın hayalinde, fikrinde, aklında, bütün duygularıyla taraftarlığında ve kabulünde ve tasdikinde olması gereken bir idealdir. Her bir müslüman hayatının her safhasında İttihad-ı İslâmı gaye-i hayal yapmalıdır.
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri bu birliğin ana gayelerini şöyle ifade etmektedir:
“İttihad-ı İslâm hakikatında olan İttihad-ı Muhammedî’nin (Aleyhissalâtü Vesselâm) cihet-i vahdeti tevhid-i İlahîdir. Peyman ve yemini de imandır. Encümen ve cem’iyetleri, mesacid ve medaris ve zevayadır. Müntesibîni umum mü’minlerdir. Nizamnamesi Sünnet-i Ahmediye’dir (Aleyhissalâtü Vesselâm). Kanunu, evamir ve nevahî-i şer’iyedir. Bu ittihad, âdetten değil, ibadettir.”
İslâm birliğinin ana umdesi tek Allaha inanmak ve o anlayışta toplanmaktır. Bu inançlı mü’minlerin ortak toplantı yerleri; ibadet için camiler, mescidler ve ilim için medreseler ve manevi duygular için sohbetler, anma toplantıları gibi ortak alanlardır. Bu alanlarda tabi oldukları kaideler, Şeriatın emirleri ve yasaklarıdır ve Peygamberimizin yaptığı ve gösterdiği usüllerdir.
“İhfa, havf, riyadandır. Farzda riya yoktur. Bu zamanın en büyük farz vazifesi, ittihad-ı İslâmdır. İttihadın hedef ve maksadı; o kadar uzun, münşaib, muhit merakiz ve meabid-i İslâmiyeyi birbirine rabtettiren bir silsile-i nuranîyi ihtizaza getirmekle, onunla merbut olanları ikaz ve tarîk-i terakkiye bir hâhiş ve emr-i vicdanî ile sevketmektir.”
Müslüman, müslümanlığını saklamaz ve korkmaz. Başkası ne der diye kendini ve hele de farz ibadetlerini gizli yapmaz ve aleni yapar. Bu farz vazifesinin bu zamanda en büyüğü İslâm Birliği düşüncesidir ve gerçekleşmesi için çalışmaktır. Bu düşünceyi İslâm dünyasına yaymak ve devamlı canlı tutmaktır.
“Bu ittihadın meşrebi, muhabbettir. Husumeti ise, cehalet ve zarûret ve nifakadır. Gayr-ı müslimler emin olsunlar ki; bu ittihadımız, bu üç sıfata hücumdur. Gayr-ı müslime karşı hareketimiz ikna’dır. Zîrâ onları medenî biliriz. Ve İslâmiyeti mahbub ve ulvî göstermektir. Zîrâ onları munsif zannediyoruz.
Lâübaliler iyi bilsinler ki, dinsizlikle kendilerini hiçbir ecnebîye sevdiremezler. Zîrâ mesleksizliklerini göstermiş olurlar. Mesleksizlik, anarşilik sevilmez. Ve bu ittihada tahkik ile dâhil olanlar, onları taklid edip çıkmazlar.
İttihad-ı Muhammedî (Aleyhissalâtü Vesselâm) olan ittihad-ı İslâmın efkâr ve meslek ve hakikatını efkâr-ı umumiyeye tenebbühe başlasın arz ederiz.” (Âsar-ı Bedîiye sh: 510)
Burada da başkalarına bilhassa Batı dediğimiz Avrupa’ya ve onların halklarına ve müttefiklerine hususan Amerika’ya ve dünya gayr-i müslimlerine; davamızı anlatırken icbar değil ikna yolunu seçmektir. Ayrıca İslamiyetin beşeriyete getirdiği saadet ve mutlulukları anlatmaktır.
Bir de bizdeki din düşmanı kimselere de; batılılara kendinizi dinsiz veya din düşmanı göstermekle kendinizi onlara sevdiremezsiniz diyor.
Bediüzzaman Hazretleri daha o zamanlarda yani 1909 da anarşiden (terörden) bahsediyor. Bizdeki din aleyhtarlarının anarşist alacaklarını o yıllarda haber veriyor. Doksan senedir müslümanlara olmadık zulüm edenlerin de mahiyetleri anlaşılmaktadır.
Peygamberimizin ümmeti olanların birliği olan İttihad-ı İslâmı ve esaslarını serbest zeminde kayıtlı olmadan anlatmak arzusundayız.