BAZI İŞARETLER
Nurun manevi avukatı ve istiraci işaretleri meşhur olan Risale-i Nur’un alim talebelerinden, merhum Ahmed Feyzi abimizinin yazmış olduğu meşhur “Maidet-ül Kur’an” kitabından alınan bu parça Hazret-i Üstadın vefatı ve daha sonra vukuu bulacak hadiselere işaret nevinden bir kısımdır.
Hakikaten 1379’da (1960) Üstad Hazretleri vefat etmiştir. Sonra 27 Mayıs 1960 darbesini yapanların birkaç sene iktidar olmalarına mukabil; onların hilafına, dindarların ehvenüşşer kaidesiyle tercih ettiği demokratların devamı olan parti iktidarı kazanmıştır. Şimdi de, yani ikibin on senesinden sonraları, daha açık ve yüce bir zafer ihsan etmesini Rabbimizden niyaz ediyoruz.
MUACCELEN VE FETH-İ MÜBİN VE NASR-I AZÎZ
وَ فَتْحًا مُب۪ينًا وَ نَصْراً عَزِيزًا مُعَجَّلاً
1379-1382-1432
(1960-1963-2010)
Bu fıkra-i mübârekede Hazret-i Üstadın Esma-i Sitte üzerine en son tertip ettiği evrad mecmuasının nihayetindeki büyük duadan bir parçadır.
Manası: “Muaccelen ve feth-i mübin ve nasr-ı azîz ihsân et” demektir. Dua eden zât Cenab-ı Hak’dan acil nusret ve feth-i mübin istiyor.
Duanın veche-i riyâziyesi insanı şaşırtıcı bir manzara i’raz etmektedir. Zîra 1379 tarihi Üstadın tarih-i vefatıdır. 1382 ise birçok âyet-i kerimenin mu’cizane beşâret verdiği tarihtir. Bu manzara ile duanın cevabî tarihleriyle verilmiş oluyor. Manen verilen bu cevab âdeta “acil nusret ve feth-i mübin, vefatınla 1382 tarihi arasında ihsan edilecektir” şeklindedir. Bu cihet aynı zamanda Hz. Üstad’ın:
“Ölümüm hayatımdan daha ziyâde dine hizmet edecektir” diye verdiği beşâreti de te’yid etmektedir. Bu fıkra-i mübârekenin mazhariyeti de şüphesiz bundan evvelki fıkranın mazhariyetinin aynıdır. Ve onun gibi bir kerâmet-i ulyadır. Hangi kimse ki, ölümünden evvel vefât tarihini sözünün riyâzi vechesiyle bu derece sarih olarak beyân etsin de aynı zamanda istikbâle bakan bir zafer ve kurtuluş tarihini de birçok âyet-i kerimenin tasdiki vecihle aynı sözde ifâde etsin. Buna kudret-i beşer kâfi gelemez.
Bu ancak intâk-ı İlâhi olabilir. Hz. Bediüzzaman’a ihsan edilen mazhariyet ne âli bir ihsan-ı Rabbaniyedir. Her cümledeki bu işârât-ı riyâziye harika denecek bir kerâmet-i bahire manzarasındadır. Ve kendisine ihsan edilen zâtın mahiyetini izhâr etmekte ve onun Kur’an ve hadîsin hakiki hâmili ve Seyyid-i Kâinatın hakiki varisi bulunduğunu ilân etmektedir. Zira istikbâle muzâf bu ihbarat ancak Kur’an ve hadîsin hâsiyatındandır. Ve ancak onların hâmili ve Resul-ü Zîşânın hakiki vârisi olanlarda tezahür edebilir.
Duaların makbuliyeti veche-i riyâziyeleriyle cevaplandırılmış olan bir zâtın bu duasının da makbul olduğu ve inşâallah veche-i riyâziyesinin delalet ettiği tarihte, mü’minlerin necata kavuşacaklarını Rahmet-i İlahiyeden bekliyoruz.
Ahmed Feyzi KUL
Rahmetullahi Aleyh
(Maidet-ül Kur’an Hazinet-ül Bürhan sh 174)