Dershane Hizmetleri Esastır

Risale-i Nur Hizmet Mesleğinde

31 – DERSHANE HİZMETLERİ ESASTIR

Hizmet-i nuriyede, medreselerin varlığı esas olup dershane hizmeti ve tarzı değişmez ve kıyamete kadar de­vam eder.

1- «Üstadımız on sene evvel işaret ve büyük men­faatini be­yan ettiği Nur medreselerinin şimdi bu za­manda açılma işi, tam tahakkuk safhasına girmiş bu­lunu­yor…

Üstadımız, Barla’daki dokuz senelik ikametgâhı olan ve Risale-i Nur’un birinci dershanesi, hem altı vilâyet ge­nişliğindeki Medresetü’z-Zehranın çekirdeği bulunan hanesini medrese-i Nuriye olarak Risale-i Nur’a vakfet­mişti. Şimdi onu müteakip hem Isparta ve civarı ka­za­ları ve bazı köylerinde, hem Diyarbakır ve Şarkta Nur ders­haneleri açılmaktadır. Bu suretle o dershanelerde Nurların okunması ve Nurlarla meşguliyete devam eden­lere ve ders alanlara talebe-i ulûm şerefini kazan­dırmak­ta­dır. Talebe-i ulûmun ise, âdi harekâtı, hattâ uy­kusu dahi ibadet hükmüne geçtiğini bazı büyük müçtehid­ler beyan etmiş­ler.» (Emirdağ Lâhikası-ll sh: 231)

Câmii-ül Ezher Üniversitesinde okumak yerine, Risale-i Nur Medresesinde okuyup hizmet etmeyi tav­siye eden bir mektub:

2- «“Risale-i Nur bu zamanda kâfidir. On sene med­resede okuyanlar, Risale-i Nur’la bir se­nede aynı istifa­deyi et­tiklerine şahit, binler ehl-i ilim var. Madem Hacı Kılıç Ali bir buçuk sene bütün Risale-i Nur eczalarına sahip çıkmış, kısmen okumuş nazarımızda yirmi senelik bir Nur talebesidir. Ben her sa­bah haslar içinde onun ismiyle bü­tün mâ­nevî kazançlarıma, def­ter-i a’mâline geçmek için hisse­dar ediyorum. Öyleyse o da bütün hayatını Risale-i Nur’a vermeye mükelleftir.

“Demek şimdiye kadar Câmiü’l-Ezher’e gitmeye muvaffak olmaması ehemmiyetli bir hikmet içindir ki, Nurlar ona kâfi imiş. Şimdi Şam’a, Halep’e yakın olan Urfa’da bir Medrese-i Nuriye ileride teşekkül etmesini kuvvetli ümit ediyoruz.» (Emirdağ Lâhikası-ll sh: 26)

3- «Aziz, sıddık kardeşim Osman Nuri

Madem Cenab-ı Hak, senin kudsî niyet ve ihlâ­sınla Ankara’da en mühim genç Said’leri senin etrafına toplat­mış. Madem Ankara’da benim bulunmamı lü­zumlu görü­yorsunuz. Ben de şimdi nafakamla tedarik ettiğim nüsha­larımı o küçük med­rese-i Nuriyeme benim bedelime gönderiyorum. Onların adedince Said’ler, seninle komşu olurlar.

Hem fedakâr evlâdın çok fevkinde sadakatle şim­diye kadar hizmetleriyle herbiri birer genç Said olarak beş-on Abdurrahmanlarım hükmünde Sungur, Ceylân, Salih, Abdullah, Ahmed, Ziya gibi genç ve çalışkan Saidleri senin yanına hem be­nim vekilim, hem senin ta­lebelerin olarak benim bedelime o kü­çücük med­rese-i Nuriyeye nezaret ve bir nevi dershane olarak reyinize bırakıyo­rum.» (Emirdağ Lâhikası-ll sh: 44)

4- «Hadsiz şükrolsun ki, şimdi Ankara içinde kü­çük bir medrese-i Nuriye mânâsında, küçük Said’ler ve Nurun fedakârları her gece birisi bir mecmuayı okur, ötekiler ders alır gibi din­liyor­lar. Bazı vakit konferans zamanında bazı mühim adamlar da iştirak ediyorlar.» (Emirdağ Lâhikası-ll sh: 60)

5- «Urfa ve Diyarbakır’daki faal Nur talebeleri bi­rer med­rese-i Nuriye kurdular. Risale-i Nur’u her sınıf halk­tan, bilhassa talebelerden, genç­lerden gelen cemaate okumak suretiyle ilmî derslere başladılar. Bu zamanda pek ehemmi­yetli olan talebe‑i ulûmun şerefini ihya ettiler. Şark havali­sinde bü­yük hizmet-i imaniye ifa olundu.» (Tarihçe-i Hayat sh: 673)

6- «Barla sıddıkları Nurların yazmasına tam ça­lışma­ları, herkesten evvel onların vazifeleridir. Çünkü Barla, birinci med­rese-i Nuriye şerefini ka­zanmasından, o mü­barek medre­seyi talebesiz bırakmak câiz değil.» (Emirdağ Lâhikası-l sh: 152)

Vakıf talebelerin artması nisbetinde, tayinatları veri­lecek fedakârların, devamlı kalacağı medrese-i nuri­yelerin açılması.

7- «İnşaallah tam Risale-i Nur intişara baş­lasa, o sermaye şimdiki fedakâr, kendini Risale-i Nur’a vakfe­den şakirdlerden çok zi­yade fedakâr talebelere kâfi gele­cek ve mânevî Medresetü’z-Zehra ve medrese-i Nuriye çok yer­lerde açılacak, benim bedelime bu hakikate, bu hale mâ­nevî evlatlarım ve has ve fedakâr hizmetkârla­rım ve Nura kendini vakfeden kahraman ve herkesçe malûm kardeşlerim bu vasiyetin tatbikine yardımlarını rica ediyo­rum.» (Emirdağ Lâhikası-ll sh: 234)

Bediüzzaman Hazretleri; Nur Medreselerine gidip ders dinlemenin, eski medreselerden daha faideli olaca­ğını ve daha çok istifade edileceğini beyan eder.

Belki ibadet-i tefekküriye, marifet ve huzur ka­zanmak gibi feyizleri oldu­ğundan devamlı okumak veya dinlemek gerek­tiğini bildiren bir mektubunda şöyle der:

8- «Elbette bizlere lâzım ve millete elzem, şimdi resmen izin verilen din tedrisatı için hususî dershane­ler açılmasına ve izin verilmesine binaen, Nur şakird­leri, mümkün olduğu kadar her yerde küçücük bir dershane-i Nuriye açmak lâzımdır. Gerçi her­kes kendi kendine bir derece istifade eder, fakat herkes herbir meselesini tam anlamaz. Hem iman haki­katlerinin izahı olduğu için, hem ilim,HAŞİYE hem mârifet, hem ibadet­tir. Eski medrese­lerde beş on seneye mukabil, inşaallah Nur medreseleri, beş on haftada aynı neticeyi temin ede­cek ve yirmi sene­dir ediyor.» (Emirdağ Lâhikası-l sh: 248)

İslâmın hâkimiyet devresinde de medrese hizmet­le­ri­nin de­vam etmesine de bakan iki bahis.

9- «Tarih denilen mâzi derelerinden sizin yüksek is­tikbali­nize uzanan telsiz telgrafla sizinle konuşuyo­rum. Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim. Siz inşaal­lah cen­net-âsâ bir baharda ge­lirsiniz. Şimdi ekilen nur tohumları zemininizde çiçek açacaklar. Sizden şunu rica ederim ki, mâzi kıt’asına geçmek için geldiğiniz vakit mezarıma uğ­rayınız. O çiçeklerin birkaç tanesini, me­zartaşı denilen, kemiklerimi misafir eden toprağın ka­pıcısının başına ta­kınız… Medresetü’z-Zehranın mekteb-i iptidaîsi ve Van’ın yekpare taşı olan kalesinin altında bulunan Horhor med­resemin vefat et­mesi ve Anadolu’da bütün medreselerin kapatılmasıyla vefat etme­lerine işa­ret ederek, umumunun bir mezar-ı ek­beri hükmünde ol­masına bir alâmet olarak, o azametli mezara azametli Van Kalesi mezartaşı olmuş. “Ey yüz sene sonra ge­lenler! Şu kalenin başında bir med­rese-i Nuriye çiçeğini yapınız.» (Emirdağ Lâhikası-ll sh: 110)

İman, hayat, şeri’at olarak tabir edilen üç vazife­nin tahak­kuk ettiği hâki­miyet devrinde, birinci vazife olan iman hizmetinin, haslar dairesine istinad edeceğine bakan şu ifade mânidardır.

10- «O zat, o taifenin uzun tetkikatıyla yazdıkları eseri ken­dine hazır bir program yapacak, onunla o bi­rinci vazifeyi tam yap­mış olacak.

Bu vazifenin istinad ettiği kuvvet ve mâ­nevî or­dusu, yalnız ihlâs ve sadakat ve tesanüd sıfatlarına tam sahip olan bir kısım şakird­lerdir. Ne kadar da az da olsa­lar, mânen bir ordu ka­dar kuvvetli ve kıymetli sayılırlar.» (Emirdağ Lâhikası-l sh: 266)

Yukarıda kısmen kaydedilen beyan ve ifadelerin sara­ha­tiyle, bu dersha­ne­lerde münhasıran Risale-i Nur eser­lerinin okun­masına, iman hizmetine ait olan bu medrese­lerin varlığına ve kıyamete kadar değişmez bir esas ol­duğuna açık beyandır.

Bundan başka, bu eserde tesbit edilen “Haslar Da­iresi” ve “Vakf-ı Hayat” esaslarına da bakılırsa, bu esas, daha kuvvet ve vüzuh kazanacağı gibi, bir asra yaklaşan ve te­amülen medreseye istinad eden Nurculuk hareketinin de aynı esasa kuvvet verdiği görülecektir.




HAŞİYE Şayet biri biliyor, taallüm etmeye muhtaç de­ğilse, ibadete muhtaç veya marifete müştak veya huzur ister. Onun için herkese lüzumlu bir derstir.

Kontrol et

Siyasetten Uzak Durmak Düsturu

HAKİKİ NUR TALEBESİ HAKLI TARAFA DOST OLUR Üstad Bediüzzaman Hazretleri Demokrat Partiye destek vermiştir. Fakat …