Bediüzzaman Hazretlerinin ikaz ve tavsiyeleri
"Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin en önemli isteği ise; Cumhuriyet Halk Partisi devrinde din aleyhinde yapılan inkılapların katiyyen savunulmamasını ve o inkılapların hata ve kusur olarak kabul edimesini ve özellikle o kusurları üç-dört adama (1.2.3.cumhurreislerine ve fevzi paşaya) verip sahip çıkılmamasını CHP’den ister."
HALK PARTİSİ (CHP) NE YAPMALI?
Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Halk Partiden en önemli isteği ise; evvela din aleyhinde bulunmaktan vazgeçip din lehinde tavır almasını ve Cumhuriyetin ilk devrelerinde din aleyhinde yapılan inkılapların katiyyen savunulmamasını ve o inkılapların hata ve kusur olarak kabul edilmesini ve özellikle inkılapla gelen kusurların üç-dört adama (1.2.3. reisler ve fevzi’ye) verilip sahip çıkılmamasını CHP den ister.
İkinci Dünya Harbinden sonra ardarda gelen gelişmeler ve neticeleri gören Bediüzzaman Hazretleri 1947 yılında yazdığı bir mektupta o zaman iktidarı elinde tutan Halk Partisi idarecilerinin insaflı kısmından olanları (Hilmi Uran) ikaz eder ve der ki:
«Sen kâtib-i umumî olduğun Halk Fırkası’nın, millet karşısında gayet ehemmiyetli bir vazifesi var. O da şudur:
Bin seneden beri âlem-i İslâmiyeti kahramanlığı ile memnun eden ve vahdet-i İslâmiyeyi muhafaza eden ve âlem-i beşeriyeti, küfr-ü mutlaktan ve dalaletten şanlı bir surette kurtulmasına büyük bir vesile olan Türk milleti ve Türkleşmiş olanların din kardeşleri!
Eğer şimdi, eski zaman gibi kahramancasına Kur’an’a ve hakaik-i imana sahib çıkmazsanız ve sizler gibi ehl-i hamiyet, eskide yanlış bir surette ve din zararına medeniyetin propagandası yerinde doğrudan doğruya hakaik-i Kur’aniye ve imaniyeyi tervice çalışmazsanız, size kat’iyyen haber veriyorum ve kat’î hüccetlerle isbat ederim ki; âlem-i İslâmın muhabbet ve uhuvveti yerine, dehşetli bir nefret ve kahraman kardeşi ve kumandanı olan Türk milletine bir adavet ve şimdi âlem-i İslâmı mahva çalışan küfr-ü mutlak altındaki anarşiliğe mağlub olup, âlem-i İslâmın kal’ası ve şanlı ordusu olan bu Türk milletinin parça parça olmasına ve şark-ı şimalîden çıkan dehşetli ejderhanın istila etmesine sebebiyet verecek.
Evet hariçte iki dehşetli cereyana karşı bu kahraman millet, Kur’an kuvvetiyle dayanabilir. Yoksa küfr-ü mutlakı, istibdad-ı mutlakı, sefahet-i mutlakı ve ehl-i namusun servetini serserilere ibahe etmesini âlet ederek dehşetli bir kuvvetle gelen bir cereyanı durduracak; ancak İslâmiyet hakikatıyla mezcolmuş, ittihad etmiş ve bütün mazideki şerefini İslâmiyette bulmuş bu millet dayanabilir. Bu milletin hamiyetperverleri ve milliyetperverleri, herşeyden evvel bu mümtezic, müttehid milliyetin can damarı hükmünde olan hakaik-i Kur’aniyeyi terbiye-i medeniye yerine esas tutmak ve düstur-u hareket yapmakla o cereyanı durdurur inşâallah.» (Emirdağ Lahikası-1: 218)
Üstad Hazretleri CHP ye tavsiye ediyor ki; Kur’an’a ve hakaik-i imana sahib çıkın; Kur’an ve iman hakikatlerini revaçlandırın ki; dışarıdaki dostlarınız sizi sevsin ve dahilde de bölünme tehlikesi olmasın hatta yabancıların içişlerimize karışmasının önü kesilsin.
Tâ o zamanlarda yani 1946-1947 senelerinde, CHP nin insaflı kısmını dine sahip çıkması için ikaz eden Bediüzzaman Hazretlerinin bu tavsiyeleri evvela CHP ye yapması, kimseye farklı davranmadan vazife yaptığının açık bir delilidir.
Mektubun devamında çıkış yolunu da gösterir:
«Sâlisen: Size karşı elbette çok cihetlerde dâhilî ve haricî muarızlar var. Ben dünya ve siyasetin haline bakmadığım için bilemiyorum. Fakat beni bu senede çok sıkıştırdıkları için mecburiyetle sebebine baktım ki, size karşı bir muarız çıkmış. Eğer o muarız mükemmel bir reis bulup hakaik-i imaniye namına çıksa idi, birden sizi mağlub ederdi. Çünki bu milletin yüzde doksanı, bin seneden beri an’ane-i İslâmiye ile, ruh ve kalb ile bağlanmış. Zahiren muhalif-i fıtratındaki emre, itaat cihetiyle serfüru’ etse de kalben bağlanmaz.
Hem bir müslüman, başka milletler gibi değil. Eğer dinini bıraksa anarşist olur, hiçbir kayıd altında kalamaz; istibdad-ı mutlaktan, rüşvet-i mutlakadan başka hiçbir terbiye ve tedbirle idare edilmez. Bu hakikatın çok hüccetleri, çok misalleri var. Kısa kesip sizin zekâvetinize havale ediyorum.
Bu asrın Kur’ana şiddet-i ihtiyacını hissetmekte İsveç, Norveç, Finlandiya‘dan geri kalmamak size elzemdir. Belki onlara ve onlar gibilere rehber olmak vazifenizdir. Siz, şimdiye kadar gelen inkılab kusurlarını üç-dört adamlara verip şimdiye kadar umumî harb ve sair inkılabların icbarıyla yapılan tahribatları -hususan an’ane-i diniye hakkında- tamire çalışsanız, hem size istikbalde çok büyük bir şeref ve âhirette büyük kusuratlarınıza keffaret olup, hem vatan ve millet hakkında menfaatli hizmet ederek milliyetperver, hamiyetperver namına müstehak olursunuz.» (Emirdağ Lahikası-1: 219)
Bu kısımda da, yeni dünya düzeni şartlarında o zaman tek hakim olan CHP ye muhalif hareketler olacağını ve bu hareket liderlerinin (siyasi sahada) dini ihya edeceğini ve dini hayata revaç vereceğini ilan etmesi halinde, millet ekseriyetinin tercihine sahip olacağını belirtir.
Millet ekseriyetinin, dini hayatın önüne engeller koyanları tercih etmeyeceğini ve zorlamalarla iktidar olsalar bile kalbiyle sevmiyeceğini açıkça beyan eder. Hatta bir mektubunda “Bu asil Türk milleti ihtiyarıyla o partiyi kat’iyyen iktidara getirmeyecek.”(Emirdağ-ll- 206) diyerek bu hakikatı bir başka tarzda beyan eder.
Ayrıca Avrupada İskandinav Ülkeleri denilen memleketlerde Kur’anın rehber edildiğini buradaki siyasetçilerin onlara rehberlik yapmaları gerektiğini bildirir.
Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin en önemli isteği ise; Cumhuriyet Halk Partisi devrinde din aleyhinde yapılan inkılapların katiyyen savunulmamasını ve o inkılapların hata ve kusur olarak kabul edimesini ve özellikle o kusurları üç-dört adama (1.2.3.cumhurreislerine ve fevzi paşaya) verip sahip çıkılmamasını CHP’den ister.