Ahirzamanda İman Durumu

AHİRZAMANDA İMAN DURUMU

Ahirzamanda iman durumu hakkında mü’minleri ikaz edip dikkate davet eden kısımlardan bazılarıdır. Bu gibi ikazlara dikkat edilirse kişi imanını kolayca muhafaza eder. Nakledilen hadisler ahkâm-ı şer’î makamında değil ibret dersi içindir.

Risale-i Nur Külliyatında iman etmek hülasa olarak şöyle ifade edilir:

“İman etmek;

Kur’an-ı Azimüşşan’ın ders verdiği gibi,

O Hâ­lik’ı

sı­fatları ile

isimleri ile,

umum kâinatın şehadetine istinaden

kalben tasdik etmek ve

el­çileriyle gönderdiği emirleri tanımak ve

günah ve emre muhalefet ettiği vakit, kal­ben tevbe ve nedamet etmek iledir.

Yoksa büyük günahları serbest işleyip

istiğfar etmemek ve

aldırmamak,

o imandan hissesi olmadı­ğına delildir. “ (E.L.I.203)

Nefs-i emmarenin tazyikinden ve fücurdan müberra olarak haşirde yeni­den inşa ve ihya edilen tefessüh etmemiş insan, dünyada işlediği günah ve hatalarının tamamını görünce, günahlara karşı nedamete alışmış olan ruh ve vicdanında tam bir nefret ve kerih görme haleti ve hissiyle manevi bir tathir inkılabına mazhar olur.

Zira günahın çirkinliğini görmek, kemalat-ı vicdaniyeye sebeb olduğu gibi, kemalat-ı vicdaniye nisbetinde de günahın çirkinliğini görür, böylece Cennet’e lâyık yüksek bir kemalat kazanır. Bu mâna ile de alâkalı olarak (75:2) âyetinde, nefs-i levvameye yeminle dikkat çekilir.

Hadislerde de bu mânada bazı işaretler ve ikazlar vardır. Ezcümle bir münkerin, fiilen veya kalen izalesine çalışmak, eğer bunlara muktedir değilse, o münkeri kalben kerih görmek ve eğer bu dahi olmazsa, kişinin imandan hissesi kalmamış olacağı S.M. 50. hadiste; keza kalbi günah lekesinden tevbe ile (kalben nedamet duyarak) temizlemek İ.M. 4244. hadiste; ve günahtan pişmanlık duymak ve tevbedir diye İ.M. 4252. hadiste ders verilir.

Bir rivayet de mealen şöyledir: “İnsanlar kendilerini günahta mazur (mes’uliyetsiz) görmedikçe asla helâk olmazlar.” R.E. sh: 354 ve Ebu Davud Melahim: 17 ve İbn-i Hanbel 4/260-5/293.

Diğer bir rivayette de mealen: İşlenmiş günah hatırlanınca hüzünlenme (üzülme) keffarettir, buyurulur.” (R.E. sh: 103)

Başka bir hadis meali de şöyledir: Günahın keffareti, nâdim (pişman) olmaktır. Eğer siz günah yapmasaydınız, Allah günah yapan bir kavim getirir ve onları mağfi­ret ederdi.” (R.E. sh: 339 ve K.H. 1931. hadis) Bu hadis, gü­nah işlemenin gerekliliği mânasında asla yanlış anlaşılmamalı. Bu hadisin bir mânası şudur ki: Beşer, takva ve fücur işleyebilir fıtratta olmasaydı, imtihan sırrı ve terakkiyat-ı beşe­riye olamazdı.

Elhasıl, insan dünyada günahların çirkinliğini kalben, vicdanen hissedip manevi tevbeye sahib olmalı ki, vicdaniyat haline gelen bu haletle afv-ı İla­hîye liyakat ka­zansın. Kur’an (49:7) âyetinde, iman nuru ve şuuru ile münev­ver ve kâmil kalblerin küfür, füsûk ve isyanı çirkin ve kerih gördüğü beyan edilir ki; bu husus, mevzuu­muzu aydınlatan en güzel bir beyan olduğu gibi kemalat-ı beşeriyenin de üstün de­recesidir. Evet insan kemalat-ı vicdaniyesi nisbetinde münkeri kerih görür. Asr-ı Saadet’te olduğu gibi.

«İnsanlar üzerine bir zaman gelecek ki, onların hepsi Kur’an okur, ibadete çalışırlar ve ehl-i bid’atla da meşgul olurlar. Lâ­kin bilmedikleri cihetten müşrik olurlar ve okumalarına ve ilimlerine bedel rızık alırlar ve dünyayı din karşılığında yerler. İşte bunlar, kör deccalin avanesi olacaklardır.» (R.E. sh:504)

Diğer bir rivayet de mealen şöyledir: «İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki, adamın imanı soyulur da haberi olmaz. Halbuki o, gömleğinin soyulduğu gibi soyulmuştur.»

«İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, uleması da hükeması da fitne olacak. Mescidler ve Kur’an çoğalacak, amma hiç âlim bulunmayacak. Tek tük âlim kalacak.» (R.E. sh:504)

R.E. sh. 480/4. müteşabih hadisinde: Denizden çıkan şeytanların (nifak cereyanının) insanlara Kur’an öğretmesi haberi çok manidardır. Evet, nifak cereyanının dinî faaliyet sahalarına hulûl ederek meslek-i Kur’aniyenin asliyetinden saptırmaya çalışacakların karşı bir ikazdır.

«Risale-i Nur şakirdlerinin bir kısmı bekâr kalmaklığın çok sebeblerinden bir sebebini gösteren bir hâdise:

Bugünlerde, gençlik darbesini yiyen ve bekâr kalan ve teselli bulmak için Risale-i Nur ile alâkadarlığa çalışan ve mühim bir mektebde ders almağa meş­gul ve ehemmiyetli bir adamın kerimesi bulunan hanıma, icmalen bir hakikat söyledim. Belki o havalide bazılara faidesi var diye yazıyorum.

Dedim ki: Madem gençlik darbesini yedin, bir vazife-i fıtriye olan tenasül ka­nununa daha girme. Çünki o vazifenin mukabilinde ücret olarak erkeğin al­dığı mu­vakkat lezzet ve keyf bir derece bidayette kâfi geliyor. Fakat biçare ka­dın, o vazife-i fıtriyede bir sene ağır yükü çekmeye ve bir-iki sene veledin me­şakkatine, beslenme­sine ve açık-saçıklık sebebiyle kocasının nazarında sadakatsızlık ittihamı ve kocası­nın da gözü dışarıda olmak ihtimali ve ona sa­mimi merhamet etmemesi cihetiyle, daimî sıkıntılara ve vicdanî azablara muka­bil; izdivacda aldığı muvakkat bir keyf ve lezzet, bu bozuk zamanda ona o vazi­feye mukabil yüzden birisine mukabil gelemi­yor.

Ve bilhassa küfüvv-ü şer’î ta­bir edilen, birbirine seciyeten ve diyaneten liyakat bulunma­dığından daha zi­yade azab çektirir. Ve bilhassa terbiye-i İslâmiye haricinde, müslüman namı al­tında olanlar, imandan gelen hürmet ve merhamet-i mütekabileyi bulamadıkla­rından bütün bütün saadet-i hayatiyeyi mahvedi­yor. Cehennem azabı çektiri­yor.” (K:252)

«İnsanlar üzerine bir zaman gelecek ki: Onların endişeleri mideleri ola­cak, şe­refleri de meta-ı dünya olacak ve kıbleleri de kadınları olacak ve din­leri de dirhem ve dinarları (paraları) olacak. Bunlar mahlukatın en şerlileridir ve Allah katında on­ların hiç nasibleri yoktur. » (K.H. hadis: 3270) (R.E. sh: 504)

Kontrol et

Siyasetten Uzak Durmak Düsturu

HAKİKİ NUR TALEBESİ HAKLI TARAFA DOST OLUR Üstad Bediüzzaman Hazretleri Demokrat Partiye destek vermiştir. Fakat …