AÇIK-SAÇIKLIKLA YAPILAN TAHRİBAT
Gizli İslam düşmanları kadınların örtünmesi aleyhinde böyle eşi görülmemiş tahakküm yaptılar ve milli gerilemeye dehşetli bir şekilde kapı açtılar.
Aile müessesesinin korunmasında ve aile fertleri arasında nesebî ve fıtrî olan manevi bağların; hürmet, merhamet gibi hislerin ve ahlâkî değerlerin yaşamasında tesettürün rolü büyüktür.
Tesettürsüz ve değerleri olmayan ailelerde, fıtrî bağlar ve manevi değerler gelişmez. Böylelerin hayat anlayışı giderek yalnız dünyevi menfaat ve lezzetler ölçüsü içinde darlaşır ve maddileşir.
Bir hadis mealinde de şöyle buyuruluyor:
«İnsanlar üzerine bir zaman gelecek ki: Onların endişeleri mideleri olacak, şerefleri de meta-ı dünya olacak ve kıbleleri de kadınları olacak ve dinleri de dirhem ve dinarları (paraları) olacak. Bunlar mahlukatın en şerlileridir ve Allah katında onların hiç nasibleri yoktur.» (Keşf-ül Hafa hadis: 3270) (Ramuz-ül Ehadîs sh: 504)
Diğer bir hadis-i şerifte de şöyle buyuruluyor: Resulullah (A.S.M.):
“Benden sonra erkeklere kadınlardan daha zararlı bir fitne, bir imtihan vesilesi bırakmadım.” (S.M. ci:8 sh:227 hadis:97)
Âhirzaman fitnesinde bozulan insanların garib hallerini haber verip ikaz eden bir rivayet de şöyledir:
«Sizden sonra öyle insanlar gelecek ki,
· türlü ve zevkli yemekler yiyecek,
· renkli ve rahat binitlere binecek,
· rengârenk ve güzel kadınlarla evlenecek,
· kat kat ve nefis kumaşlar giyecektir.
Onların bir mideleri var ki az ile doymaz, onların bir istekleri var ki çoğa da kanaat etmez. dünyaya bağlanmışlar, Akşam-sabah düşündükleri ve taptıkları dünyalıktır. Onu, Allahü Teâla’nın dışında ilâh ve Rablerinden başka rab kabul ederler. Bütün çabaları dünya içindir. Yalnız hevâ ve heveslerinin peşinde koşarlar. Abdullah’ın oğlu Muhammed’in kat’î sözü şudur ki; sizin veya onların peşinden, sizden sonra veya onlardan da sonra gelenlerden o güne yetişenler,
· bunlara selâm vermesin,
· hastalarını ziyaret etmesin,
· cenazelerine gitmesin ve
· büyüklerine hürmet göstermesinler.
Zira bunları yapanlar, İslâmiyet’in yıkılmasına yardım etmiş olurlar.» (Taberâni Ebû Ümame'den rivayet etmiştir.) (İhya-i Ulum-üd Din ci:3,. sh:516)
Âhirzaman fitnesine karşı uyanık olmak ve ibret için dikkat çekici böyle rivayetler, bozuk cemiyetlerde aşılanan sefih hayattan uzak durmayı ders verir.
Günün umumileşen moda ve fantaziyeleriyle yabancılara görünme pek çok ailelerde adeta bir şeref sayılıyor. Bu hale karşı vicdanen rahatsız olmayan bir erkeğin vasfı rivayetlerde “deyyus” tabiriyle tavsif edilir. (Bak: Ahmed İbn-i Hanbel, 2/69, 128
KADININ DIŞ KIYAFETİ
Kadın, vücudunu örttüğü dış elbisesinde süslenmeye ait şekiller ve renkler bulunması, kendisine bakanların hissî dikkatlerini ve alâkalarını çekmeye vesile olduğundan dince bunlar caiz görülmemiştir.
Ezcümle: Muhammed Ali Es-Sabû
;nî’nin Revai-ül Beyan Tefsir-ü âyât-il ahkâm minel Kur’an tefsirinin 2. ci. 373, 388. sayfalarında tesettüre ait mes’eleleri beyan ederken (şer’î hicabın şartları) bahsinde burada özetle aldığımız şu şartları sayar:
«Evvelen: Örtünün bütün vücudun her tarafını örtmesi…
Saniyen: Hicabın şeffaf olmaması ve vücud hatlarını belli etmemesi…
Salisen: Hicabın kendisinde zinet için şekiller ve renkler olmaması…
Rabian: Bol olması, vücud yapısını belli etmemesi…
Hamisen: Koku sürünmüş olmaması…
Sadisen: Erkek kisvesi şeklinde olmaması…»
Yukarıda ifade edildiği gibi cilbab, kadının giydiği elbisenin dışından yukarıdan aşağıya sarkıtılarak örtündüğü ve bütün vücudu kaplayan örtü ve kisvedir ki, mahremlerine karşı değil, namahremlere karşı yeis devresine yani çocuktan kesilme devresine kadar örtünmeye mecburdur.
«İslâm cemiyetlerinde gayr-ı müslim kadınlar her ne kadar tesettür-ü şer’î ile mükellef değillerse de fakat hayat-ı içtimaiyeyi ifsad edecek hareketlerde bulunmaktan men’ edilirler… Hayat-ı içtimaiyeyi fitne ve fücurdan muhafaza etmek için İslâmiyetin âdab-ı içtimaiyesi, müslim, gayr-ı müslim herkese tatbik edilir ve bu vazife devlet tarafından icra olunur.» (Taberi Tefsiri, Ahzab/33. âyetinin tefsirinden telhisen)
Cemiyette fitne veya fitne emareleri görüldüğü zaman, şeriat ruhsatı değil, azimeti esas alır. Meselâ Ömer Nasuhi Efendi, Büyük İslâm İlmihali’nde, kadınların tesettürü hakkında:
«Hürre olanların yüzleri ile ellerinden başka bütün bedenleri avrettir. Yüzleri ile elleri ise, ne namazda, ne de bir fitne korkusu bulunmadıkça, namaz dışında avret değildir» der. (Büyük İslâm İlmihali sh: 99)
ÖRTÜNMEK HAKİKİ MEDENÎLİKTİR
Kadınlar taifesinin tesettüre riayet etmeyip açılmaları, Kur’an (A’raf Suresi 7:27, 28) âyetlerinin beyanıyla, cahiliye âdetlerine bir irticadır.
Kur’an (A’raf Suresi 7:26) âyetiyle avret yerlerinin örtünmesini beyan ettiği gibi, hadislerde de bu mevzuda hayli rivayet mevcuttur.
Ezcümle, «Behz bin Hâkim’in dedesi Muaviye bin Hayda (R.A.) dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
—Ya Resulallah! Avretlerimizin neresini örteriz? (Örtmemiz gerekir?) diye sordum. Efendimiz (bana):
—Sen avretini (helalın olan) karından veya cariyenden başka herkesten sakla! buyurdu. Ben:
—Ya Resulallah! Eğer kavm kendi aralarında (karışık ve bir yerde) olsalar, (avretle ilgili hüküm nedir?) bana bundan haber ver, dedim. Efendimiz (bana):
—Avretini hiç kimseye göstermemeye gücün yeterse, sakın avretini kat’iyyen gösterme!” buyurdu. (Ben):
—Ya Resulallah! Eğer birimiz (tek başına) boş bir yerde olursa hüküm nedir? diye sordum. Buyurdu ki:
—İnsanlara nazaran Allah’tan haya etmek daha vacibdir.» (İbn-i Mace, 9. Kitab-ün Nikah, 28. bab, 1920. hadis meali)
«Ebu Said-i Hudri (Radıyallahü Anhü) den rivayet edildiğine göre: Resulullah (Sallallahü Aleyhi Vesellem) şöyle buyurdu demiştir:
Kadın, kadın avretine bakmasın. Erkek de, erkek avretine bakmasın.» (İbn-i Mace Kitab-üt Tahare, 137. bab, 661. hadis meali)
«Ebu Said-i Hudri (R.A.) şöyle demiştir:
—Resulullah (A.S.M.) buyurdu ki: “Erkek erkeğin avret yerine, kadın da diğer kadının avret yerine bakmasın. Erkek erkeğe bir tek yatak içinde sürtünmesin” buyuruluyor.» (Sahih-i Müslim Kitab-ül Hayz, 74. hadis meali ve Sahih-i Buhari 8. Kitab 8, 10, 12. babları da avret ile alâkalıdır.)
Bir hadis-i kudsîde mealen şöyle buyuruluyor:
"Namahreme bakmak, İblis’in oklarından bir oktur ki, her kim benden korkarak onu bırakırsa, (harama bakmazsa) o haramın zevkine bedel ona bir iman veririm ki, o imanın celadet ve halavetini kalbinde duyar." (İlahî Hadisler (H.Hüsnü Erdem, D.İ. Bşk. Yayınları) ve K.H. hadis: 2864)
Bediüzzaman Hazretleri Mu’cizat-ı Kur’aniye Risalesinde dinden kopuk medeniyet ile Kur’an’ın getirdiği medeniyetin karşılaştırılmasında der ki:
“Kur’an merhameten, kadınların hürmetini muhafaza için, haya perdesini takmasını emreder.
Ta hevesat-ı rezilenin ayağı altında o şefkat madenleri zillet çekmesinler.
Âlet-i hevesat, ehemmiyetsiz bir meta’ hükmüne geçmesinler.
Medeniyet ise, kadınları yuvalarından çıkarıp, perdelerini yırtıp, beşeri de baştan çıkarmıştır…” (Sözler sh: 410)
AÇIK-SAÇIKLIK MUSİBETLERİ CELBEDER
Zelzelenin en ehemmiyetli ciheti, insanları ikaz ve irşaddır. Allah böyle musibetlerle kullarının azgınlıktan, sefahetten dönmelerini murad eder.
Ezcümle, “Adapazarı zelzelesinin aynı gününde, (1943) zelzeleden bir kaç saat evvel, umumi ve herkese göstermek için, bir büyük tiyatro teşekkülüyle o oyuncu kızlardan dört güzelinin çırıl çıplak olarak alayişle çarşıda ve pazarda gezdirerek, o cazibedarlara kapılan tiyatro binasında toplanan bin kişiden fazla seyirciler, oyun başlarken birdenbire arz, kemal-i hiddet ve gayz ile onların hayasız yüzlerini dehşetli tokatladı; mahvedip zir ü zeber etti. Ve o binayı hâk ile yeksan eyledi.” (K.L.262)
RESİMLERLE YAPILAN AHLAKSIZLIK
“Suretperestlik, (resimleri çok sevmek ve meftun olmak) ahlâkı fena halde sarstığı ve sukut-u ruha (manevi çöküşe) sebebiyet verdiği şununla anlaşılır:
Nasılki merhume ve rahmete muhtaç bir güzel kadın cenazesine nazar-ı şehvet ve hevesle bakmak, ne kadar ahlâkı tahrib eder. Öyle de:
Ölmüş kadınların suretlerine veyahut sağ kadınların küçük cenazeleri hükmünde olan suretlerine hevesperverane (hevesine (isteğine) düşküncesne) bakmak, derinden derine hissiyat-ı ulviye-i insaniyeyi sarsar, tahrib eder.» (Sözler sh: 410)
“Bu zamanda zendeka dalaleti, İslâmiyete karşı muharebesinde nefs-i emmarenin planiyle, şeytan kumandasına verilen fırkalardan en dehşetlisi, yarım çıplak hanımlardır ki; açık bacağıyla, dehşetli bıçaklarla ehl-i imana taarruz edip saldırıyorlar. Nikah yolunu kapamağa, fuhuşhane yolunu genişlettirmeğe çalışarak, çokların nefislerini birden esir edip, kalb ve ruhlarını kebair ile yaralıyorlar. Belki o kalblerden bir kısmını öldürüyorlar.” (G.R. 23)
Haya kadınlarda daha önemlidir. Zira millî ahlâkın bozulmasında, hatta âhirzaman fitnesinde, yüzsüz yani haya hissini kaybetmiş kadın ve kızların rolü büyüktür. Bunun içindir ki, hadislerde en zararlı fitne kadın fitnesi olduğu beyan edilmiştir. Evet hayalı kadın hem böyle fitnelere âlet olmaz, hem aile hayatında merkez olan kadın, emniyet ve şahsiyet kazanır. İşte bu gibi hikmetler içindir ki, bir hadis-i şerifte mealen:
“Haya (utanmak) güzeldir, fakat haya, kadınlarda daha güzeldir” buyurulur. (H.G.hadis: 153)
Gizli İslam düşmanları kadınların örtünmesi aleyhinde böyle eşi görülmemiş tahakküm yaptılar ve milli gerilemeye dehşetli bir şekilde kapı açtılar.
Aile müessesesinin korunmasında ve aile fertleri arasında nesebî ve fıtrî olan manevi bağların; hürmet, merhamet gibi hislerin ve ahlâkî değerlerin yaşamasında tesettürün rolü büyüktür.
Tesettürsüz ve değerleri olmayan ailelerde, fıtrî bağlar ve manevi değerler gelişmez. Böylelerin hayat anlayışı giderek yalnız dünyevi menfaat ve lezzetler ölçüsü içinde darlaşır ve maddileşir.
Bir hadis mealinde de şöyle buyuruluyor:
«İnsanlar üzerine bir zaman gelecek ki: Onların endişeleri mideleri olacak, şerefleri de meta-ı dünya olacak ve kıbleleri de kadınları olacak ve dinleri de dirhem ve dinarları (paraları) olacak. Bunlar mahlukatın en şerlileridir ve Allah katında onların hiç nasibleri yoktur.» (Keşf-ül Hafa hadis: 3270) (Ramuz-ül Ehadîs sh: 504)
Diğer bir hadis-i şerifte de şöyle buyuruluyor: Resulullah (A.S.M.):
“Benden sonra erkeklere kadınlardan daha zararlı bir fitne, bir imtihan vesilesi bırakmadım.” (S.M. ci:8 sh:227 hadis:97)
Âhirzaman fitnesinde bozulan insanların garib hallerini haber verip ikaz eden bir rivayet de şöyledir:
«Sizden sonra öyle insanlar gelecek ki,
· türlü ve zevkli yemekler yiyecek,
· renkli ve rahat binitlere binecek,
· rengârenk ve güzel kadınlarla evlenecek,
· kat kat ve nefis kumaşlar giyecektir.
Onların bir mideleri var ki az ile doymaz, onların bir istekleri var ki çoğa da kanaat etmez. dünyaya bağlanmışlar, Akşam-sabah düşündükleri ve taptıkları dünyalıktır. Onu, Allahü Teâla’nın dışında ilâh ve Rablerinden başka rab kabul ederler. Bütün çabaları dünya içindir. Yalnız hevâ ve heveslerinin peşinde koşarlar. Abdullah’ın oğlu Muhammed’in kat’î sözü şudur ki; sizin veya onların peşinden, sizden sonra veya onlardan da sonra gelenlerden o güne yetişenler,
· bunlara selâm vermesin,
· hastalarını ziyaret etmesin,
· cenazelerine gitmesin ve
· büyüklerine hürmet göstermesinler.
Zira bunları yapanlar, İslâmiyet’in yıkılmasına yardım etmiş olurlar.» (Taberâni Ebû Ümame'den rivayet etmiştir.) (İhya-i Ulum-üd Din ci:3,. sh:516)
Âhirzaman fitnesine karşı uyanık olmak ve ibret için dikkat çekici böyle rivayetler, bozuk cemiyetlerde aşılanan sefih hayattan uzak durmayı ders verir.
Günün umumileşen moda ve fantaziyeleriyle yabancılara görünme pek çok ailelerde adeta bir şeref sayılıyor. Bu hale karşı vicdanen rahatsız olmayan bir erkeğin vasfı rivayetlerde “deyyus” tabiriyle tavsif edilir. (Bak: Ahmed İbn-i Hanbel, 2/69, 128
KADININ DIŞ KIYAFETİ
Kadın, vücudunu örttüğü dış elbisesinde süslenmeye ait şekiller ve renkler bulunması, kendisine bakanların hissî dikkatlerini ve alâkalarını çekmeye vesile olduğundan dince bunlar caiz görülmemiştir.
Ezcümle: Muhammed Ali Es-Sabû
;nî’nin Revai-ül Beyan Tefsir-ü âyât-il ahkâm minel Kur’an tefsirinin 2. ci. 373, 388. sayfalarında tesettüre ait mes’eleleri beyan ederken (şer’î hicabın şartları) bahsinde burada özetle aldığımız şu şartları sayar:
«Evvelen: Örtünün bütün vücudun her tarafını örtmesi…
Saniyen: Hicabın şeffaf olmaması ve vücud hatlarını belli etmemesi…
Salisen: Hicabın kendisinde zinet için şekiller ve renkler olmaması…
Rabian: Bol olması, vücud yapısını belli etmemesi…
Hamisen: Koku sürünmüş olmaması…
Sadisen: Erkek kisvesi şeklinde olmaması…»
Yukarıda ifade edildiği gibi cilbab, kadının giydiği elbisenin dışından yukarıdan aşağıya sarkıtılarak örtündüğü ve bütün vücudu kaplayan örtü ve kisvedir ki, mahremlerine karşı değil, namahremlere karşı yeis devresine yani çocuktan kesilme devresine kadar örtünmeye mecburdur.
«İslâm cemiyetlerinde gayr-ı müslim kadınlar her ne kadar tesettür-ü şer’î ile mükellef değillerse de fakat hayat-ı içtimaiyeyi ifsad edecek hareketlerde bulunmaktan men’ edilirler… Hayat-ı içtimaiyeyi fitne ve fücurdan muhafaza etmek için İslâmiyetin âdab-ı içtimaiyesi, müslim, gayr-ı müslim herkese tatbik edilir ve bu vazife devlet tarafından icra olunur.» (Taberi Tefsiri, Ahzab/33. âyetinin tefsirinden telhisen)
Cemiyette fitne veya fitne emareleri görüldüğü zaman, şeriat ruhsatı değil, azimeti esas alır. Meselâ Ömer Nasuhi Efendi, Büyük İslâm İlmihali’nde, kadınların tesettürü hakkında:
«Hürre olanların yüzleri ile ellerinden başka bütün bedenleri avrettir. Yüzleri ile elleri ise, ne namazda, ne de bir fitne korkusu bulunmadıkça, namaz dışında avret değildir» der. (Büyük İslâm İlmihali sh: 99)
ÖRTÜNMEK HAKİKİ MEDENÎLİKTİR
Kadınlar taifesinin tesettüre riayet etmeyip açılmaları, Kur’an (A’raf Suresi 7:27, 28) âyetlerinin beyanıyla, cahiliye âdetlerine bir irticadır.
Kur’an (A’raf Suresi 7:26) âyetiyle avret yerlerinin örtünmesini beyan ettiği gibi, hadislerde de bu mevzuda hayli rivayet mevcuttur.
Ezcümle, «Behz bin Hâkim’in dedesi Muaviye bin Hayda (R.A.) dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
—Ya Resulallah! Avretlerimizin neresini örteriz? (Örtmemiz gerekir?) diye sordum. Efendimiz (bana):
—Sen avretini (helalın olan) karından veya cariyenden başka herkesten sakla! buyurdu. Ben:
—Ya Resulallah! Eğer kavm kendi aralarında (karışık ve bir yerde) olsalar, (avretle ilgili hüküm nedir?) bana bundan haber ver, dedim. Efendimiz (bana):
—Avretini hiç kimseye göstermemeye gücün yeterse, sakın avretini kat’iyyen gösterme!” buyurdu. (Ben):
—Ya Resulallah! Eğer birimiz (tek başına) boş bir yerde olursa hüküm nedir? diye sordum. Buyurdu ki:
—İnsanlara nazaran Allah’tan haya etmek daha vacibdir.» (İbn-i Mace, 9. Kitab-ün Nikah, 28. bab, 1920. hadis meali)
«Ebu Said-i Hudri (Radıyallahü Anhü) den rivayet edildiğine göre: Resulullah (Sallallahü Aleyhi Vesellem) şöyle buyurdu demiştir:
Kadın, kadın avretine bakmasın. Erkek de, erkek avretine bakmasın.» (İbn-i Mace Kitab-üt Tahare, 137. bab, 661. hadis meali)
«Ebu Said-i Hudri (R.A.) şöyle demiştir:
—Resulullah (A.S.M.) buyurdu ki: “Erkek erkeğin avret yerine, kadın da diğer kadının avret yerine bakmasın. Erkek erkeğe bir tek yatak içinde sürtünmesin” buyuruluyor.» (Sahih-i Müslim Kitab-ül Hayz, 74. hadis meali ve Sahih-i Buhari 8. Kitab 8, 10, 12. babları da avret ile alâkalıdır.)
Bir hadis-i kudsîde mealen şöyle buyuruluyor:
"Namahreme bakmak, İblis’in oklarından bir oktur ki, her kim benden korkarak onu bırakırsa, (harama bakmazsa) o haramın zevkine bedel ona bir iman veririm ki, o imanın celadet ve halavetini kalbinde duyar." (İlahî Hadisler (H.Hüsnü Erdem, D.İ. Bşk. Yayınları) ve K.H. hadis: 2864)
Bediüzzaman Hazretleri Mu’cizat-ı Kur’aniye Risalesinde dinden kopuk medeniyet ile Kur’an’ın getirdiği medeniyetin karşılaştırılmasında der ki:
“Kur’an merhameten, kadınların hürmetini muhafaza için, haya perdesini takmasını emreder.
Ta hevesat-ı rezilenin ayağı altında o şefkat madenleri zillet çekmesinler.
Âlet-i hevesat, ehemmiyetsiz bir meta’ hükmüne geçmesinler.
Medeniyet ise, kadınları yuvalarından çıkarıp, perdelerini yırtıp, beşeri de baştan çıkarmıştır…” (Sözler sh: 410)
AÇIK-SAÇIKLIK MUSİBETLERİ CELBEDER
Zelzelenin en ehemmiyetli ciheti, insanları ikaz ve irşaddır. Allah böyle musibetlerle kullarının azgınlıktan, sefahetten dönmelerini murad eder.
Ezcümle, “Adapazarı zelzelesinin aynı gününde, (1943) zelzeleden bir kaç saat evvel, umumi ve herkese göstermek için, bir büyük tiyatro teşekkülüyle o oyuncu kızlardan dört güzelinin çırıl çıplak olarak alayişle çarşıda ve pazarda gezdirerek, o cazibedarlara kapılan tiyatro binasında toplanan bin kişiden fazla seyirciler, oyun başlarken birdenbire arz, kemal-i hiddet ve gayz ile onların hayasız yüzlerini dehşetli tokatladı; mahvedip zir ü zeber etti. Ve o binayı hâk ile yeksan eyledi.” (K.L.262)
RESİMLERLE YAPILAN AHLAKSIZLIK
“Suretperestlik, (resimleri çok sevmek ve meftun olmak) ahlâkı fena halde sarstığı ve sukut-u ruha (manevi çöküşe) sebebiyet verdiği şununla anlaşılır:
Nasılki merhume ve rahmete muhtaç bir güzel kadın cenazesine nazar-ı şehvet ve hevesle bakmak, ne kadar ahlâkı tahrib eder. Öyle de:
Ölmüş kadınların suretlerine veyahut sağ kadınların küçük cenazeleri hükmünde olan suretlerine hevesperverane (hevesine (isteğine) düşküncesne) bakmak, derinden derine hissiyat-ı ulviye-i insaniyeyi sarsar, tahrib eder.» (Sözler sh: 410)
“Bu zamanda zendeka dalaleti, İslâmiyete karşı muharebesinde nefs-i emmarenin planiyle, şeytan kumandasına verilen fırkalardan en dehşetlisi, yarım çıplak hanımlardır ki; açık bacağıyla, dehşetli bıçaklarla ehl-i imana taarruz edip saldırıyorlar. Nikah yolunu kapamağa, fuhuşhane yolunu genişlettirmeğe çalışarak, çokların nefislerini birden esir edip, kalb ve ruhlarını kebair ile yaralıyorlar. Belki o kalblerden bir kısmını öldürüyorlar.” (G.R. 23)
Haya kadınlarda daha önemlidir. Zira millî ahlâkın bozulmasında, hatta âhirzaman fitnesinde, yüzsüz yani haya hissini kaybetmiş kadın ve kızların rolü büyüktür. Bunun içindir ki, hadislerde en zararlı fitne kadın fitnesi olduğu beyan edilmiştir. Evet hayalı kadın hem böyle fitnelere âlet olmaz, hem aile hayatında merkez olan kadın, emniyet ve şahsiyet kazanır. İşte bu gibi hikmetler içindir ki, bir hadis-i şerifte mealen:
“Haya (utanmak) güzeldir, fakat haya, kadınlarda daha güzeldir” buyurulur. (H.G.hadis: 153)